Elvankent Tren İstasyonunda Basın Açıklaması Yapıldı
Engellilerin Haklarına Erişim Platformu, engelli bireylerin şehir içerisinde yaşamlarını zorlaştıran erişilebilirlik ve bağımsız hareket etme, etkin refakatçi desteği hakkı ile ilgili Ankara’da yer alan Elvankent tren istasyonunda bir basın açıklaması yaptı. Basın çıkmasının detayları ise şöyle;
Basın açıklamasına aşağıdaki linkten ulaşarak izleyebilirsiniz:
https://x.com/engelliler2030/status/1817139790237540480
“Gün geçmiyor ki, bir engelli yurttaşımız, koruma önlemi alınmadığı için yapılmakta olan bir inşaat temeline, kapağı açık bırakılmış bir rögar çukuruna, metro veya tren istasyonlarında gerekli refakat hizmeti sunulmadığı için platformdan rayların üzerine düşerek kolu bacağı kırılmamış veya yaşamını yitirmemiş olsun.
Pandemi döneminde gerekli koruyucu önlemler bulunmadığı için rayların üzerine düşen ve trenin altında sürüklenerek feci bir biçimde yaşamını yitiren görme engelli kardeşimiz Tahir KERMEN’i unutmadık. Daha geçtiğimiz günlerde Samsun’da Türk Telekom’un elektrik kablolarını tamir amacıyla açıp etkin koruma önlemi almadığı için hamile eşiyle birlikte rögar çukuruna düşerek yaralanan görme engelli Emrah ve Gülderen DALGIÇ çiftinin yaşadığı acılar ve henüz doğmamış bebekleri için duydukları kaygılar capcanlı belleğimizde. Çeşitli kentlerimizde ve kasabalarımızda sık sık bu çeşit dramatik olaylar yaşanmakta; çoğu da basına yansımadan unutulmaktadır.
Kasım 2012’de, rampa olmadığı için kaldırıma çıkamayan ve bu yüzden yoldan giden ve Keçiören Belediyesine ait çöp kamyonunun, akülü tekerlekli sandalyesine çarpması sonucu hayatını kaybeden Nevzat ÖZYAVUZER’i unutmadık.
Böyle dramatik bir olay, 20 Temmuz 2024 Cumartesi günü başkentimiz Ankara’da meydana gelmiştir. Saat 15.17’de geçecek olan banliyö trenini yakalamak için Elvankent tren istasyonuna gelen görme engelli kadın yurttaşımız Deniz ÖZYAVUZ, istasyon görevlisinin etkin refakatçı hizmeti vermeksizin uzaktan yönlendirmesiyle merdivenlerden inerek platforma ulaşmış; ancak bir-iki adım attıktan sonra yüzükoyun rayların üzerine düşmüştür. Beş kaburga kemiği kırılan ÖZYAVUZ, çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Bereket ki, trenin gelmesine iki dakika kaldığı için daha büyük bir felaket yaşanmamıştır. Ambulansla Bilkent Şehir Hastanesine götürülen görme engelli yurttaşımız halen tedavi görmektedir.
Hiç kuşku yok ki, bu sorunların kaynağında, hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm yurttaşlarının can ve mal güvenliğini, erişilebilirlik ve ulaşım haklarını güvence altına alması gereken merkezi yönetimin ve belediyelerin; uluslararası belgelerde, Anayasamızda ve yasalarımızda yer alan kolaylaştırıcı ve koruyucu önlemleri, zamanında ve etkin bir biçimde almamış olmaları yatmaktadır. Yani engelli yurttaşlarımız, genel ve yerel kamu yönetimlerinin, uluslararası sözleşmelerden, anayasadan ve yasalardan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmedikleri için yaralanmakta, sakat kalmakta veya yaşamlarını yitirmektedirler.
Oysa engellilerin erişilebilirlik hakkı, ilk defa bundan 27 yıl önce; 572 sayılı KHK ile mevzuatımıza girmiş; 2005 yılında yürürlüğe giren Engelliler Hakkında Kanun ile kamu kullanım alanlarında ve toplu taşım araçlarında erişime uygun önlemlerin alınması amacıyla çeşitli süreler tanınmış, ne var ki, birkaç kez uzatılan bu sürelere rağmen yeterli önlemler alınmamıştır.
Elbette ki, esas olan, 2009 yılından beri ülkemizin de taraf olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 19’uncu maddesiyle güvence altına alınan bağımsız yaşama hakkının kullanılabilmesi için “Erişilebilirlik” başlıklı 9’uncu maddesinde belirtilen önlemlerin alınmasıdır. 9’uncu maddenin ilk cümlesi şöyledir: “Taraf devletler engellilerin bağımsız yaşayabilmelerini ve yaşamın tüm alanlarına etkin katılımını sağlamak ve engellilerin diğer bireylerle eşit koşullarda fiziki çevreye, ulaşıma, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sistemleri dahil olacak şekilde bilgi ve iletişim olanaklarına, hem kırsal hem de kentsel alanlarda halka açık diğer tesislere ve hizmetlere erişimini sağlamak için uygun tedbirleri alacaklardır.
”Bağımsız Yaşayabilme ve Topluma Dahil Olma” başlıklı 19’uncu maddenin ilk cümlesi şöyledir: “İşbu sözleşmeye taraf devletler tüm engellilerin diğer bireylerle eşit koşullar altında toplum içinde yaşama hakkına sahip olduğunu kabul eder ve engellilerin bu haktan eksiksiz yararlanabilmeleri ve topluma tam katılımlarını kolaylaştırmak için gerekli tedbirleri etkin bir şekilde alır.”
Bunlarla birlikte; engellilerin bağımsız erişim hakkını kullanabilecekleri önlemlerin alınamadığı durumlarda ve ortamlarda refakatçı hizmeti de bir haktır. Nitekim Sözleşme’nin “Kişisel Hareketlilik” başlıklı 20’nci maddesinin (b) bendi “Engellilerin hareketi kolaylaştırıcı kaliteli araç ve gerece, yardımcı teknolojilere, yardım sunan insanlara ve araçlara karşılanabilir bir maliyetle erişiminin kolaylaştırılması” yükümlülüğünü devletlere vererek bu hakkı güvence altına almıştır. İşte Deniz ÖZYAVUZ arkadaşımız, bu refakat hizmeti sunulmadığı için rayların üzerine düşerek ağır bir biçimde yaralanmış ve yeniden sakatlanma riskiyle karşı karşıya gelmiştir.
Merkezi hükümetler ve belediyeler, Sözleşme’nin yürürlüğe girmesinden bu yana 15 yıl geçmiş olmasına rağmen yükümlülüklerini yerine getirmeyerek Sözleşme’yi açık bir biçimde ihlal etmekte; alınmayan önlemler yüzünden yaralanan, sakatlanan ve yaşamını yitiren engellilerin vebalini üzerlerinde taşımaktadırlar.
Aşağıda isimleri olan Engellilerin Haklarına Erişim Platformu üyeleri olarak Hükümete ve belediyelere sesleniyor ve yükümlülüklerini bir kez daha hatırlatıyoruz:
TBMM tarafından usulüne uygun olarak 2009 yılında yürürlüğe konulan BM Engelli Hakları Sözleşmesi’in gereklerini, daha fazla sakatlanmalara ve ölümlere yol açmadan yerine getiriniz! Yaşamın tüm alanlarında engellilerin bağımsız yaşamını, topluma katılımlarını ve fiziki çevreye erişimlerini sağlayacak önlemleri gecikmeksizin ve etkin bir biçimde alınız!
Güvenli kentler ve güvenli yaşam alanları, herkesin hakkıdır!”
Kaynak: Yaşadıkça.com