RÖPORTAJGündemHaberler

Kadın Hareketi Engellilensin!

Kadın hareketi, hep birlikte dönüşerek güçlenecekse, engelli kadınların bu mücadelenin edilgen bir unsuru değil, öznesi olması gerekiyor. Ve bu, yalnızca politik metinlerde yer almakla değil, gerçek bir dönüşümle mümkün.

Her 8 Mart’ta kadınların sesi yükseliyor. Feminist mücadele her geçen yıl güçleniyor, yayılıyor, derinleşiyor. Sokaklar, meydanlar, kadın dayanışmasının coşkusuna tanık oluyor. Bu yükseliş, yalnızca tarihsel bir başarı değil; aynı zamanda özgürlüğü birlikte inşa etmenin bir kanıtı. Kadınlar her alanda, her mücadelede birbirine cesaret vererek ilerliyor.

Peki, biz engelli kadınlar bu mücadelenin neresindeyiz? Kör kadınlar, tekerlekli sandalye kullananlar, otistik kadınlar, sağır kadınlar… 8 Mart’ta bizler için de yer var mı? Elbette var olmalı. Kadın özgürlüğü ancak herkesin eşit şekilde mücadeleye dahil olmasıyla güçlenir. Mücadele, kimseyi geride bırakmadığında gerçek anlamda kazanır.

Son yıllarda feminist hareketin daha kapsayıcı olmaya çalıştığını görmek umut verici. Ama hâlâ önümüzde açılması gereken yollar var. Örneğin, bu yıl da feminist örgütlerin çağrıları sosyal medyada dolaşıyor. Henüz erişilebilir bir duyuruya rastlamadım. Pankartlarda iddialı, yaratıcı sloganlar yazdığı söyleniyor ama benim haberim yok. Çünkü ekran okuyucu kullanan körler için alt metin eklenmiyor. İşitme engelli bir kadın, yapılan konuşmaları takip edebilecek mi? Tekerlekli sandalyesiyle gelen bir kadın, “Zıpla! Zıpla!” sloganını dinlemekle mi yetinecek? Yok sayılmaya karşı çıkarken “cinsiyet körü” gibi ifadeler kullanılacak mı?

Bu sorular, feminist hareketin samimiyetini sorgulamak için değil, tam tersine onu daha da güçlendirmek için önemli. Çünkü engelli kadınların mücadelesi, feminist hareketin dışında değil, tam da onun içinde. Çok iyi biliyoruz ki tüm ayrımcılıklar gibi “sağlamcılık ile cinsiyetçilik” de birbirini besliyor ve kökleri birbirine derinden bağlı. Engelli mücadelesi, kadın hareketinin birçok kavramından yararlanıyor. “Beden otonomisi”, “kamusal alanda var olma hakkı”, “kendi hayatımız üzerinde söz sahibi olma”, “normların dışına çıkma cesareti” gibi feminist kavramlar, engelli kadınlar için de aynı derecede hayati. Bizi birleştiren çok şey var.

Engelli kadınlar olarak biz de çoğu zaman bu mücadelenin içinde kendimize daha az yer açıyor olabiliriz. Bunun nedenleri var: erişim engelleri, kendimizi feminist hareketin doğal bir parçası olarak görmemek, hatta bazen sağlamcı bakış açısını kanıksamak… Ama tüm bunları aşmadığımız sürece, ne engelli hareketi ne de kadın mücadelesi tam anlamıyla özgürleşebilir. Feminist mücadele bizi beklememeli, biz de feminist mücadelenin içine doğrudan adım atmalı, onu birlikte büyütmeliyiz.

Kadın hareketi, hep birlikte dönüşerek güçlenecekse, engelli kadınların bu mücadelenin edilgen bir unsuru değil, öznesi olması gerekiyor. Ve bu, yalnızca politik metinlerde yer almakla değil, gerçek bir dönüşümle mümkün. Alanları herkes için erişilebilir kılmak, engelli kadınların bilgiye ve tartışmalara ulaşmasını sağlamak, kolektif karar alma süreçlerinde yer almasını desteklemek… Bunlar bir “eklentiden” ibaret değil, feminist hareketin doğrudan güçlenmesini sağlayacak adımlar.

8 Mart sadece bazı kadınların günü değil. Tüm kadınların günü. Ve bu, tüm kadınların sesinin eşit duyulmasıyla mümkün.

Bugün meydanlarda bir araya geldiğimizde, birbirimizi gerçekten duyabilecek miyiz?

Kaynak: bianet.org

Yaşadıkça

Engelliler Haber ve Bilgi Sitesi

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu