Kanserde “Kişiselleştirilmiş Tedavi” Dönemi Başlıyor
Ankara Hematoloji ve Onkoloji Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, “Önümüzdeki süreçte kanseri artık ‘yüksek tansiyon’, ‘şeker hastalığı’ gibi etkilerinin uzun dönem takip edildiği kronik bir hastalık olarak göreceğiz” dedi.
Ankara Hematoloji ve Onkoloji Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, kanser tedavisinde artık kişiselleştirilmiş tedavilerin ön plana çıktığını belirterek, “Önümüzdeki süreçte kanseri artık ‘yüksek tansiyon’, ‘şeker hastalığı’ gibi etkilerinin uzun dönem takip edildiği kronik bir hastalık olarak göreceğiz” dedi.
Ankara Hematoloji ve Onkoloji Derneği tarafından düzenlenen uluslararası katılımlı “3. Ankara Hematoloji ve Onkoloji Kongresi” bir otelde başladı. Kongre 5 Şubat’a kadar sürecek ve kongrede tıbbi onkoloji, hematoloji, cerrahi onkolojide immünoterapi, Car-T hücre tedavisi, kök hücre nakli, tümör aşıları gibi yeni gelişmeler ele alınacak.
Dernek Başkanı Prof. Dr. Altuntaş, kongreye ilişkin basın toplantısında, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nün bu yılki sloganının özellikle Kovid-19 salgını sürecinde ihmal edilen taramaların önemine binaen “Tedavi Açığını Kapatın” olarak belirlendiğini aktardı.
Kanser taramalarının yanında özellikle meme kanseri açısından, kişilerin kendi kendine belli aralıklarla yaptığı muayenenin erken tanı açısından büyük önem taşıdığına dikkati çeken Altuntaş, “Herkese ‘en az 21 günde 1 gün kendinizi dinleyin’ diyoruz. Meme kanseri için kişisel muayene, sağlıklı beslenme, egzersiz gibi açılardan herkesin kendisini dinlemesi, bu konuda farkındalığın artırılması erken tanı ve tedavi açısından önemli” ifadesini kullandı.
“Kişiselleştirilmiş kanser tedavileri ön planda”
Altuntaş, gelecek dönemde kanser tedavisinde kimyasal ilaçların öneminin azalacağını vurgulayarak, “Bunun yerine immünoterapi, akıllı ilaç, hücresel tedavi, genetik olarak adlandırdığımız kişiselleştirilmiş kanser tedavilerinin ön plana çıktığı bir döneme doğru gidiyoruz” diye konuştu.
Ülkelerin bu süreçlere hazırlıklı olmasının önemine vurgu yapan Altuntaş, “Dünyada her yıl yaklaşık 20 milyon insana kanser teşhisi konuluyor, 9 milyon civarında hasta bu nedenle yaşamını kaybediyor. Bu rakamların 2030’da yüzde 50 artacağı öngörülüyor. Buna karşılık son 10 yıla baktığımızda kansere bağlı ölümler üçte bir oranında azaldı. Rahim ağzı kanserinde bu oran yüzde 65’e kadar çıkıyor. Burada da aşılamanın öneminin altı çiziliyor” bilgisini paylaştı.
Lösemi, lenfoma, myelom kanserlerinin tedavisinde çok önemli gelişmelerin yaşandığını anlatan Altuntaş, Türkiye’de klinik çalışmalarını yürüttükleri Car-T hücre tedavisinin bunlardan biri olduğunu, ABD gibi ülkelerde hastalarda kullanımında oldukça olumlu sonuçların alındığını vurguladı.
“Kanser tedavisinde yeni bir dönem başlıyor”
Altuntaş, solid tümörlerde de Car-T hücre tedavisiyle ilgili olumlu sonuçlar alındığını belirterek, özellikle rahim ağzı kanserinde yüzde 45’i bulan ön sonuçlar bulunduğunu bildirdi. Hematolojik kanserlerde ayrıca immünoterapiler, akıllı ilaçların tedavide “baş döndürücü” sonuçlar ortaya çıkardığını vurgulayan Altuntaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hematolojik kanserlerde kişiselleştirilmiş tedaviler hızla gelişiyor, ön sonuçları artık olgunlaşıyor ve klinik anlamda daha yaygın kullanılır hale geliyorlar. Bu tedaviler önümüzdeki dönemlerde hematolojik kanserlerde paradigmayı değiştirecek düzeyde önemli gelişmeler…Biz de ülke olarak bu tedavilere yönelik altyapıyı geliştirmeye gayret ediyoruz.
Dünyada kanser tedavisinde çok hızlı gelişmeler söz konusu, yeni bir dönem başlıyor. Bu dönem, biyoenformatiklerin, genetikçilerin, immünologların kanser hekimleriyle birlikte çalıştığı, yapay zekanın da kullanıldığı bir dönem. Önümüzdeki süreçte kanseri artık ‘yüksek tansiyon’, ‘şeker hastalığı’ gibi etkilerinin uzun dönem takip edildiği kronik bir hastalık olarak göreceğiz”
Tüm bu gelişmelerde klinik araştırmaların önemine işaret eden Altuntaş, durumu uygun hastaların mutlaka bu çalışmalara destek vermesi gerektiğini dile getirdi.
“Rahim ağzı kanseri tarihe karışabilir”
Kongre başkanlarından Prof. Dr. Berna Öksüzoğlu da kanserin önemli bir halk sağlığı problemi olduğuna, üçte birinin önlenebilir sebeplerden kaynaklandığına dikkati çekerek, tütün ve tütün ürünlerini kullanmama, ideal vücut ağırlığını koruma, sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivitenin önemine vurgu yaptı.
Öksüzoğlu, “Serviks (rahim ağzı) kanserinin, çocuk felcinde olduğu gibi, 2040’lı yıllarda bazı ülkelerde eradikasyonunun (yok edilmesi) gündeme geleceği tahmin ediliyor. Bu tahminin nedeni, hem erken tanı ve taramalar hem de HPV aşıları. Bu sayede dünyada kadınlarda en sık 4. sırada görülen serviks kanserinin, orta ve hatta kısa vadede tamamen ortadan kaldırılma şansı söz konusu” açıklamasında bulundu.
“Kalın bağırsak ve pankreas kanserinde umut veren çalışmalar”
Kongre Sekreteri Doç. Dr. Cengiz Karaçin de kalın bağırsak kanserinde immünoterapi ilaçlarının denendiği, 30 hastanın yer aldığı uluslararası çalışmada, tedavi sonrası 6-12 hafta arasında, hastalardaki tümörün tamamen kaybolduğunun görüldüğünü anlattı.
Kanser aşısı çalışmalarına da işaret eden Karaçin, “Pankreas kanserinde Faz-1, küçük ama etkili bir çalışmada gündeme geldi. Ameliyat edilen pankreas kanseri hastalarının yarısında ilk 18 ayda tekrarlama görülebiliyor. Bu çalışmada, ameliyat edilen pankreas kanseri hastalarının patoloji parçaları incelenerek hastalara özel aşılar üretildi. Bu aşılar koruyucu kemoterapinin yanında hastaya enjekte edildi. Aşılar hastaların yaklaşık yarısında antikor oluşturdu ve antikor geliştiren hastaların hiçbirinde hastalık nüksü görülmedi” bilgisini paylaştı.
“Kanser ‘SİHA’ları tedavide çığır açıyor”
Doç.Dr. Tuğçe Nur Yiğenoğlu da kanserde “kişiye özel” tedavilerin uygulanabilmesi için “parmak izi” olarak adlandırılan “Genomik Profilleme”nin klinik faydasının artık tartışılmaz hale geldiğini söyledi.
Doç. Dr. Mehmet Sinan Dal ise Türkiye’de de klinik çalışmaları süren Car-T hücre tedavisinin çığır açan ama maliyetli bir tedavi olduğunu anlatarak, “Car-T’yi kısaca kanser ‘SİHA’ ları olarak adlandırıyoruz. Kansere özel olarak yerleştirdiğimiz hücreler, gidip vücuttaki kanser hücrelerini yok ediyor. İlerleyen dönemlerde kendi Car-T hücrelerimizi üreten ve ihtiyaç olan diğer ülkelere de bunu pazarlayan bir ülke olmayı hedefliyoruz” ifadesini kullandı.
Türkiye’de kök hücre naklinde yılda 5 bin hastayı geçen sayılara ulaşıldığını aktaran Dal, “10 sene önce dünyadan ilik alan bir ülkeyken şu an dünyaya ilik gönderen bir ülkeyiz, gözbebeğimiz TÜRKÖK sayesinde…” değerlendirmesinde bulundu.
Kongre açılışında ayrıca Prof. Dr. Halil Başar, Doç.Dr. Öztürk Ateş, genetik tedaviler ve kanser farkındalığının artırılmasının önemine ilişkin bilgileri paylaştı.
AA