SağlıkGündemHaberler

Oğlunun Engelli Kaldığını İddia Eden Baba, Hukuk Mücadelesini İstinafa Taşıdı

Bursa’da doğumdan 5 gün sonra, sarılık olduğu gerekçesiyle tedaviye alındığı özel hastanede, verilen mama nedeniyle boğulma tehlikesi geçiren ve duran kalbi çalıştırılan Feramis Emin (4), yüzde 99 bedensel engelli oldu. Tüketici Mahkemesi’nde görülen davada, hastane kusurlu bulunmazken, aile Bölge İdare Mahkemesi’ne temyiz başvurusunda bulundu.

Ali İmran Utku ile Arzu Utku (25) çiftinin, 21 Şubat 2020’de, özel bir hastanede Feramis Emin adını verdikleri çocukları dünyaya geldi. Doğumdan 5 gün sonra rutin kontrol için hastaneye getirilen bebek, sarılık olduğu gerekçesiyle yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tedaviye alındı. İddiaya göre; verilen mama nedeniyle boğulma tehlikesi geçiren ve duran kalbi çalıştırılan Feramis Emin, yüzde 99 bedensel engelli oldu. Ailenin savcılığa şikayetinin ardından İl Sağlık Müdürlüğü soruşturma başlatırken, konu yargıya taşındı. Tüketici Mahkemesi’nde görülen davada hastane kusurlu bulunmazken, aile Bölge İdare Mahkemesi’ne temyiz başvurusunda bulundu.

‘Mama vermeyin dememize rağmen verdiler’

Hastanedeki görevlilere mama verilmemesini söylemelerine rağmen verildiğini iddia eden Ali İmran Utku, şu anda 4 yaşında olan oğlunun sezaryenle sağlıklı doğduğunu belirterek şunları söyledi:

“Oğlum, 40 haftalık, yani normal zamanında doğdu. Erken veya özel bir çocuk değildi. Sağlıklı şekilde taburcu ettiler hastaneden. 5’inci gün rutin kontrollerine geldiğimizde, işitme testinden geçti. Normal kontrollerden geçti. Doktor çocukta hafif sarılık olduğunu, kan testleri almamızı istedi. Bu kan testlerinden sonra da çocuğun fototerapi alması gerektiğini, mavi ışık verilmesi gerektiğini söyledi. Biz de annesiyle birlikte katta yatacaklar diye beklerken, ‘Yenidoğan yoğun bakıma yatıracağız’ dediler. Biz de nedenini sorunca, doktor, ‘Ben nöbetçiyim bugün. Hem ben yenidoğan yoğun bakıma yakınım. Gidip, gelmesi kolay olur. Hemen, 2-3 saatte çıkartırız’ diyerek, yenidoğan yoğun bakıma yatışını yapmamızı söyledi. Biz de saat 15.30 gibi çocuğun yatışını yaptık. Çocuğumu teslim ederken de kesinlikle mama vermemelerini, çocuğun emdiğini, annesinin sütünün olduğunu belirttik. Yani, ‘Kesinlikle mama vermeyin’ dedik. Saat 19.00’a kadar çocuğu göremedik. Saat 19.00’daki ziyaret saatinde içeriye girdik. Bebeği, yüzüstü yatar pozisyonda gördük ve kolunda damar yolu vardı ve uyuyordu. Oradaki görevlilere, çocuğun annesini emeceğini söyledik. Onlar da ‘Biz mama verdik, gerek yok’ dediler. Biz de ‘Neden mama verdiniz? Annesini emiyordu. Biz emmesini istiyoruz demiştik’ dediğimizde, ‘Bize kimse bir şey söylemedi. Biz rutin işimizi yaptık, verdik’ dediler.”

Sarılık tedavisi sırasında kalbi durmuş

Saat 22.00’a kadar hastanede çocuklarını beklediklerini belirten Utku, “Bu sırada doktor çıkageldi ve ‘Saat 21.40 gibi bebeğin aniden kalbi durdu’ dedi. Oğlumun sağlıklı bebek olduğunu belirterek, ‘Niye kalbi duruyor?’ dedim. Doktor da bana ‘Metabolik bir şey olabilir. Şu an için ne olduğu belli değil. Ben adrenalin verip, kalp masajıyla geri getirdim. Şu an başka bir hastaneye sevk için uğraşıyorum. Boşta hastane arıyorum’ dedi. ‘Neden böyle bir şey oldu? Çocuğun başına bir şey mi geldi?’ diye sorduğumuzda, doktor bize herhangi bir sebepten dolayı kaynaklanmadığını, kalbinin aniden durduğunu, kalbin anlık da durabileceğini söyledi. Bizi gece yarısına kadar beklettiler. Bir süre bekledikten sonra, arabamızın olduğunu belirterek, ‘Hemen götürelim. Niye bekliyoruz?’ dedim. Çok iyi hatırlıyorum o günü. Kapıda 2 tane özel ambulansları vardı, bekliyordu. Bizi sevk etmediler. Dediler ki, ‘112’den biz ambulans istedik. Onu bekliyoruz’. Saat 21.40’ta olay olmuş. Yaklaşık 2,5-3 saat bizi orada beklettiler. Tam 3 saat sonra, biz diğer hastaneye sevk olduk” diye konuştu.

‘Boğulma nedeniyle 10 dakika kalbi durmuş’

Hipotermi makinesi olmadığı gerekçesiyle başka bir hastaneye sevk edildiklerini söyleyen Ali İmran Utku, “Bu hastanede, ani kalp durmalarında beyin hasarı alan hastaların vücudunu, aynı sıcaklıkta tutabilmek için hipotermi makinesi yokmuş. Başka bir özel hastanede varmış. O özel hastaneyi ikna edip, oraya gitme çalışmaları süresi ve ambulans olmadığı için bizi 3 saat beklettiler. Oraya gittiğimizde de biz çocuğun boğulduğunu, akciğerine mama kaçtığını, gittiğimiz özel hastanede öğrendik. Oradaki doktor, ‘Sizin bebeğiniz boğulmuş. Doktorunuz size anlatmadı mı başına geleni?’ dedi. Bize 3 dakika kadar kalbinin durduğunu söylediler. Gittiğimiz hastanede onlara bildirilen 10 dakikaymış. Aslında geçen sürenin net bir zamanı yok. Çocuğu ne zaman buldukları ve kaç dakikadır uğraşıp da kalbinin geri döndürüldüğü şüpheli. 2 epikriz raporu da birbirleriyle çelişkili zaten. O hastanede 40 gün yoğun bakımda yattı. İlk 3 günü komada, 72 saat uyutmayla, hipotermi makinesinde gerçekleşti. 40 günün ardından biz oğlumuzu o hastaneden, 4 cihazla, makineyle ve yüzde 99 engelli olarak çıkardık. Hem beyin hem de fiziksel olarak hasarıyla çıkarttık” ifadelerini kullandı.

‘Adli tıp, doktor ve hemşirenin ifadelerini dikkate almamış’

Feramis Emin’i taburcu ettikten sonra, savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını belirten Ali İmran Utku, şöyle konuştu:

“Savcılık o günkü görevli personelin doktorun, hemşirenin ifadelerini alıyor. Hemşire ve doktorun ifadeleri, birbirleriyle tamamen çelişkili. Zaten sağlıklı bir bebek neden yoğun bakıma yatırılıyor. En büyük sıkıntımız o. Doktor ifadesinde diyor ki, ‘Beni 21.40’ta çağırdılar. Ben geldiğimde hemşireler ağzına balon maske bağlamış. Aspire etmiş ve kalp masajı yapıyorlardı’. Hemşire de ‘Ben çocuğu bulduğumda, ağzından burnundan kusmuk geldiğini gördüm ve hemen doktora haber verdim’ diyor. Aslında kendisi müdahale etmediğini, ifadesinde de gösteriyor. Biz bunları şikayet ettiğimizde, savcılık bunların ifadelerini alıyor ve Adli Tıp’a da bir yazı yolluyor. Buradaki olayın, epikriz raporlarıyla, bilirkişi gözünden incelenmesi için. Adli Tıp ise raporunda tam geçiştirme yapıyor. Yani ne hemşire ve doktorun ifadelerini ele almış, ne de buradaki yaşanan olayı. Raporun en bariz bir şekilde dikkat çeken yeri, taburculuğu sırasında arrest olduğu, yani ani kalp durması olduğu. Biz çocuğu teslim ettiğimizde sapasağlamdı. İfadelerle net şekilde hastanenin gözetimindeyken kalbi duruyor ve Adli Tıp bize taburculuğu sırasında, ‘Arrest geçirdi’ diye bir rapor sunuyor. ‘Yeterli kayıt ve tutanak tutulmadığı için, kayıt altına alınmadığı için, fototerapi sırasında mama kaçtığına dair bir delil bulunamamıştır. Bu yüzden değerlendirilememiştir’ diye Adli Tıp’ın raporunda yazıyor.”

‘İl Sağlık Müdürlüğü de sevk sırasında neden 3 saat beklediğini sorguluyor’

Savcılığa suç duyurusunda bulunduktan sonra, İl Sağlık Müdürlüğü’ne de başvurduğunu belirten Utku, “İl Sağlık Müdürlüğü de ‘Burada bir olay var. Bir çocuğun başına, bebeğin başına bir olay gelmiş. Fakat bu çocuk niye 3 saat bekliyor’ diye değerlendirmiş. İl Sağlık Müdürlüğü orayı ele almış. Yetkili bir tabip atayıp, İl Tabipler Odası’yla değerlendirerek, bekletme suçu, yani görevini yerine getirmeme suçundan kusurlu bulmuş ve o zamanki görevli mesul müdür hakkında, ‘Görevi kötüye kullanmak’ suçundan soruşturma başlatmıştır. Bize de dava yolumuzun açık olduğunu beyan eden bildirimleri yapmıştır” ifadelerini kullandı.

‘içeçeğim bozuk çıktı dercesine, dava Tüketici Mahkemesi’nde görülüyor’

Mahkemenin 4 yıl sonra, hastanenin herhangi bir kusurunun olmadığı yönünde karar verdiğini söyleyen baba, davanın Tüketici Mahkemesi’nde görülmesine tepki göstererek, “3 saatte sevk edilmesi, bebeğin boğulmuş olması veya sağlıklı bebeğin, yoğun bakımda neden yatırıldığı es geçilerek, ‘Hastanenin hiçbir kusuru yoktur. Davanın reddine’ diye kapatılmıştır. Üstelik en önemli nokta da özel hastanelerin şikayetleri, Tüketici Mahkemesi’nde görülüyor. Yani bir içecek aldım da bozuk çıktı dercesine, Tüketici Mahkemesi’nde görülüyor. Mobilyası bozuk çıkan biri seninle aynı kefeye koyulurken, canla başla uğraştığın, ölümle sonuçlanan vakalar da aynı kefeye koyuluyor ve aynı hakimin değerlendirmesi bekleniyor” dedi.

Hukuk mücadelelerini, Bölge İdare Mahkemesi’ne yaptıkları temyiz başvurusuyla sürdüreceklerini belirten Ali İmran Utku, “İstinaf sürecine devam edeceğiz. Hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Çünkü, sağlıklı doğmuş, 5 günlük bir bebeği bizim elimizden alıp, öldürüp, bize ölü teslim ettiler. Biz o hastaneye güle oynaya girdik. Çocuğum şu anda yüzde 99 engelli. Midesinden besleniyor, başını tutamıyor, konuşamıyor, yürüyemiyor, yaşıtları gibi gelişemiyor. Sadece bıraktığınız yerde kalıyor. Yani gelişimi tamamen durdu. Fizik tedaviyle, emme yutmayla, bir yerlere bir şeyleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Yaşatmaya çalışıyoruz tabiri caizse ve bize bunu yaşatanların hem bu dünyada hem öbür dünyada adaletle yerini bulmasını istiyoruz. Tek temennimiz o” diye konuştu.

Kaynak: DHA

Yaşadıkça

Engelliler Haber ve Bilgi Sitesi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu