
“Pavarotti Emrah” Müziğe Olan Tutkusunu Anlattı
Doğumunda yaşanan komplikasyon nedeniyle zihinsel gelişimi bozukluğa uğrayan Emrah Erdem, öğretmeninin müzik yeteneğini keşfetmesi üzerine türküler ve opera eserleri seslendirmeye başladı ve müzik sayesinde hayata yeniden tutundu.
Dünyaca ünlü opera eserlerini ve geleneksel Türk halk müziği ezgilerini seslendiren Emrah Erdem, AA muhabirine, müziğe başlama serüvenini ve müzik ile engellerini aşma hikayesine anlattı.
Profesyonel olarak opera eserlerini ve türküleri seslendirmeye 27 yaşındayken, 2008 yılında zihinsel engellilerin gittiği bir okulda öğretmeninin kendisini ve sesini keşfetmesiyle başladığını anlatan Erdem, yaklaşık 17 yıldır çeşitli sahnelerde ve etkinliklerde davetli olarak dünyaca ünlü opera bestecileri ve sanatçılarına ait eserleri seslendirdiğini belirtti.
Çocukluğunda müziksiz yemek bile yemediğini, dinlediği tüm müziklerin ritimlerini hafızasında tutup çalabildiğini aktaran Erdem, çevresindekilerin, bu özelliğin doğuştan gelen bir yetenek olduğunu söylediğini ifade ederek, “Çocukken müziğe ilgim olduğunu aslında ilk önce ailem keşfetti. Çok güzel ritim tutardım. İzlediğim bir şeyin şarkısının ritmini yapardım ellerimle. Darbuka çalardım mesela. O zaman çocukluğumda müziksiz hiçbir şey yapmazdım. Ailem müziksiz yemek bile yediremezdi bana. Yani çocukluğumdan beri müzikle çok içli dışlıydım ben. Bu da zamanla gelişti bu hale geldi diyebilirim.” dedi.
“Etraftakilerin bakışlarından, benim hakkımda konuşmalarından çok rahatsız oluyordum”
Erdem, çocukluk döneminde arkadaşları ve çevresindekilerin akran zorbalığı ile ayrımcılığına maruz kaldığını, özellikle kendisine karşı bakış ve söylemlerden rahatsızlık duyduğunu vurgulayarak, “Çocukluğumda etraftakilerin bakışlarından, benim hakkımda konuşmalarından çok rahatsız oluyordum. Gittiğim yerlerde farklı bakanlar ‘gözün şuraya bakıyor, kafan çalışmıyor’ deyip benimle çok dalga geçen arkadaşlarım oldu.” diye konuştu.
Ailesinin, çocukluğunda yaşadığı zorluklara karşı her zaman yanında olduğunu, onları çok sevdiğini ve onlara bugünler için müteşekkir olduğunu dile getiren Erdem, ailesinin kendisine yapılan yakıştırma ve yaklaşımlara karşı itidalli ve yapıcı bir tavır sergilediğini, her zaman psikolojisini desteklemek üzere kendisinin yanında durduğunu ifade etti.
Müzik yeteneğini, zihinsel engellilerin gittiği bir okuldaki öğretmeninin müzik dersinde fark ettiğini, sonrasında kendisinde “tenor kumaşının bulunduğunu” ve opera eserlerine çalışması tavsiyesinde bulunduğunu aktaran Erdem, o günden sonra hep opera eserlerini seslendirdiğini, hatta türküleri bile o tonlarda okumaya gayret gösterdiğini anlattı.
Erdem, “Benim ses rengimden fark etti hocam beni. Başta opera eserlerini söyletti. Sonrasında türküler okuttu ve hatta türküleri opera tonunda söyletti. Özellikle opera müziğinin dünyaca ünlü Luciano Pavarotti’yi bana çok dinletti ve ben de onun gibi söylemeye, nefesimi onun gibi kullanmaya gayret ettim.” ifadelerini kullandı.
“Bir gün Fenerbahçe Stadyumunda, salonunda opera eserlerini seslendirmeyi hayal ediyorum”
Zamanla “Pavarotti Emrah” olarak anılan Erdem, bugün halen çeşitli eserleri bazı programlarda zaman zaman seslendirmeye devam ettiğini, müzikle iç içe bir hayat sürdürdüğünü, müziğin kendisini adeta yeniden hayata tutunması için bir araç olduğunu dile getirdi.
Verdiği konserler ile Türkiye’nin pek çok ilini gezme fırsatı elde ettiğini aktaran Erdem, artık yurt dışında konserler vermek istediğini ve bir engelli olarak, engelli bireylerin neler başarabileceğini tüm dünyaya kanıtlamak istediğini kaydetti.
Ailece Fenerbahçeli olduklarını, müzikten sonra Fenerbahçe’nin kendisi için en büyük tutku ve sevgi olduğunu aktaran Erdem, “Fenerbahçe benim en az müzik kadar büyük bir tutkum. Yurt dışında konser vermek benim için bir istek ancak bir gün Fenerbahçe Stadyumunda, salonunda opera eserlerini seslendirmeyi hayal ediyorum” ifadelerini kullandı.
Müzik sayesinde tüm hayallerine adım adım kavuştuğuna dikkati çeken Erdem, engelli bireylerin de muhakkak bir sanat, bir spor veya bir başka meşgale ile kendisine meşguliyet bulması gerektiğini, aksi taktirde evinde kapalı, mahkum bir vaziyette yaşamlarını sürdürmek durumunda kaldıklarını söyledi.
Erdem, şöyle devam etti:
“Engelli kardeşlerim için şunu kesinlikle belirtmek isterim ki muhakkak kendilerine bir uğraş bulsunlar. Hepsinin bir yeteneği var bir şeye bu kesin. Engelli çocuklar eve hapis olmasın. Yani tekerlekli iskemlede olsalar da sporlarını yapsınlar, sanatlarını icra etsinler, kendilerini hayata açsınlar, dışa dönük olsunlar. Muhakkak bir şeyle uğraşsınlar çünkü hiç kimse aslında gerçekten engelli değildir. Birileri bir şeyleri başardığı zaman bunu görebiliyoruz, aslında hiç bir şey sizin bir şeyleri başarmanız yönünde engel değildir.”
Emrah Erdem’in babası Zafer Erdem de çocuklarının her zaman yanında olduklarını, zorlu bir süreç olsa da ömürleri yettiğince ona destek olmaya devam edeceklerini belirterek, engeli bulunan çocukların ailelerine de muhakkak özveri ve sabır ile çocuklarına destek olmaları çağrısında bulundu.
Baba Erdem, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
“Bu tür çocuklar, özel çocuklar. Çok fazla ilgi ve sabır gerektiriyor onların gelişiminde. Daha çok özen göstermemiz lazım. Ve asla onları hiçbir zaman bir kenara atmamak, evlerde hapis tutmamak lazım. Çünkü bu çocukların hepsinin içerisinde birer cevher yatıyor. Kiminde müzik, spor, kiminde sanat veya el işi. Onları evlere hapsetmek yerine hayata entegre edebilmek çok önemli. Unutmamak lazım ki herkes bir gün engelli olabilir bu Allah’ın takdiri. Bu bilinçte olmak hem onlar için hem de aileler için çok kıymetli gerçekten.”
AA
 
  
 


