HaberlerGündem

TBMM’de Engellilerin Toplumsal Hayata Katılımı Masaya Yatırıldı: 3 Günlük Maratonun Tam Notları

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında faaliyetlerine başlayan Engelli Bireylerin Toplumsal Hayata Katılımının Güçlendirilmesi ve Sorunlarının Tespiti Komisyonu, 8, 9 ve 16 Temmuz 2025 tarihlerinde üç önemli oturum gerçekleştirdi. Her oturumda kamu kurumları, milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek, Türkiye’de engellilik politikalarının mevcut durumu, çözüm bekleyen sorunları ve ileriye dönük atılması gereken adımları masaya yatırdı.

8 Temmuz 2025 – Komisyonun İlk Oturumu: “Meclisin Vicdanı Olmak Yetmez, Eylemi Olmalıyız”

Komisyonun ilk toplantısına başkanlık eden İzmir Milletvekili Mehmet Muharrem Kasapoğlu, açılış konuşmasında Komisyonun hedefini “Meclisin vicdanı olmak” şeklinde tanımladı. Kasapoğlu, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Devletiyle, milletiyle, akademisiyle, sivil toplumuyla 86 milyon için ortak bir sorumluluk ve bizler de hep birlikte bu konuyu incelemekten, birkaç kurumdan bilgi almaktan, bir rapor kaleme almaktan ibaret görmüyoruz buradaki sorumluluğumuzu. Biz biliyoruz ki, hissediyoruz ki bir toplumu ayakta tutan en güçlü yapı taşlarından biri dezavantajlı bireylerine gösterdiği ilgi, ortaya koyduğu hayat şartları. Engelli bireylerin karşılaştığı her zorluk,
toplumun medeniyeti ve kapsayıcılığı açısından önemli bir gösterge. İşte, bu yüzden, bu Komisyon milletimizin, Meclisimizin ortak vicdanını temsil edecek ve ortak vicdanını ne yapacak? Hep birlikte daha yukarılara taşıyacak. Bir bilinç hareketi olacak bu Komisyon ve bu bilincin geliştirilmesi, güçlendirilmesi hepimiz için önemli bir hedef olacak. İşte, farkındalığı pekiştirmek, mevcut duyarlılığı büyütmek, yaymak ve kökleştirmek.”

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara): “Biz de mesela bir taslak karar hazırladık engelli bireylerin, engelli milletvekillerinin daha çok siyasete katılımı, engelli bireylerin daha çok siyasete katılımı, siyasette hayatlarını daha da kolaylaştırılması ya da normal hayatlarında engelli bireylerin temsil ettiğimiz ülkelerdeki hayatlarıyla ilgili bilgi paylaşımı, deneyim paylaşımı konusunda özel bir çalışma yapılmasını istedik. Bu anlamda da uluslararası
arenada diğer milletvekilleriyle, diğer ülke milletvekilleriyle istişarelerde bulunuyoruz ve Türkiye’de yapılan güzel uygulamalardan paylaşımlarda bulunuyoruz.”

YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (İstanbul): “ÖTV muafiyet meselesinde bütün engellileri “engelli”
diye tanımlayıp on yıla uzattık ÖTV’den muafiyet süresini ve örneğin, ben beş yıl dolmuş olmasına rağmen araba alamıyorum. Bu, beş yıl mı olmalı, yedi yıl mı olmalı, ne olursa olsun bir böbrek hastasıyla aynılaştırılmamalı benim sorunum.”

Milletvekili Aylin Yaman’dan Çarpıcı Tespitler

Komisyonda dikkat çeken konuşmalardan birini Ankara Milletvekili Aylin Yaman yaptı. Veriye dayalı politika üretilemediğini söyleyen Yaman, şunları dile getirdi:

“2024 yılında hâlâ Dünya Sağlık Örgütü’nün 2011 verileriyle politika üretmeye çalışıyoruz. TÜİK verileri yetersiz. Bu nedenle politika geliştirme imkânımız yok.”

“50’den daha fazla işçi çalıştıranlar için özel sektörde yüzde 3, kamuda yüzde 4’lük bir kota sistemimiz var fakat maalesef bu kotaların yeterince dolmadığını görüyoruz. Burada türlü türlü nedenler var. Özellikle ben çok uzun yıllar özel sektörde çalıştığım için özel sektöre daha fazla hâkimim bu konuda. Talepler genellikle üniversite mezunu engelli olarak yapılıyor, böyle yaptığınız zaman maalesef engellilerin Türkiye’de üniversite bitirmeleri çok çok zor- öyle olduğu zaman yeterli sayıda istihdam sağlanamıyor, o kotalar dolmuyor ve sonuçta “Biz talep ettik ama istediğimiz şekilde bulamadık.” şeklinde ibarelerle o kotalar maalesef boş kalıyor. Bu konuya da mutlaka dikkat çekilmesi gerekiyor, bu kotaların anlamlı bir şekilde doldurulması gerekiyor.”

Yaman ayrıca engelli aylıklarının açlık sınırının altında kaldığını ve bu durumun, bireyin bağımsız yaşam hakkını ihlal ettiğini vurguladı.

ELVAN IŞIK GEZMİŞ (Giresun): “Sorunlar var, elbette bunları konuşacağız ama sorunlar kadar elbette çözüm
önerilerini de konuşmamız gerekiyor. Eğitime ulaşımdan kamu sektörüne kadar pek çok sorunla maalesef engelliler baş başa kalmış durumda; çözüm üreteceğiz elbette biz de bu Komisyonda. Özel eğitim merkezleri var, bunların nitelikleri konusunda çalışmamız gerekiyor Sayın Başkanım; ailelere, engelli ailelerine destek konusunda çalışmamız gerekiyor.”

MEHMET ALİ CEVHERİ (Şanlıurfa): “Şimdi hem bakana destek verildi hem kişiye maaş bağlandı, eğitim noktasında önemli çalışmalar yapıldı, bunu, işte, eğiten kurumlara önemli destekler verildi, her türlü alanda destek veriliyor ama eğer böyle bir Komisyon kurulmuşsa demek ki hâlâ birtakım sorunlarımız var, bunun üzerinde yoğunlaşıyoruz. Sizin söylenmiş olduğunuz cümle çok önemliydi yani Bu komisyon, aynı zamanda toplumun bir vicdanı gibi görev yapacak, bu, çok önemli bir husus. Genelde daha önceki Down, Otizm, Serebral Palsi Komisyonundaki arkadaşlarımızın benim dışımdakilerin tamamının bir yakını, işte, engeli olan insanlardı. Gezdiğimizde… Evet, mesela, bugün bir anne bana şunu söyledi: “Ben öldükten sonra çocuğum ne olacak?” Ona da şunu söyledim: İyi ki devletimiz var ve kimsesizlerin kimsesi gibi sahip çıkacaktır devletimiz, zaten bunun için devletimiz var.”

ALİ KARAOBA (Uşak): “Engelliliğin Önlenmesi ve Risk Faktörlerinin Belirlenmesi” yani bugün anne karnında eğer bunu belirleyecek teknolojileri, olanakları, laboratuvarları geliştirmezsek çok ciddi sıkıntılar yaşarız. İşte, “serebral palsi” dediniz çok önemli, işte, doğum sürelerinin uzaması; bunlar önemli başlıklar, bunları sonra ayrıntılı mutlaka konuşacağızdır. İstihdamın önündeki engellerin kaldırılması… Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, ben tüm Bakanlıklara bir soru önergesi verdim, hepsine de sordum, çok acıdır; bakın, biz Bakanlıklara soruyoruz yani sıradan, özel sektörde yüzde 3, yüzde 4 oranından bahsetmiyorum size, Bakanlıkların faaliyet raporlarının tamamını inceledim, 17 Bakanlıktan yalnız 2 tanesi, bunlar da Millî Eğitim Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı; engelli personel sayısını paylaşmış, “engelli” kelimesini bir kez dahi kullanmayan Dışişleri Bakanlığı var.”

JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara): “Birincisi, en önemli başlıklarımızdan birisi, eğitim konusu. Eğitim, erişilebilirlik ve kapsayıcılık bağlamında bence ele alınabilir. Yine, burada, dediğim gibi Millî Eğitim Bakanlığını dinleriz ama farklı engel gruplarındaki STK’ler, aileler, belki bizzat engelli kardeşlerimiz bu alanda dinlenebilir. Burada kaynaştırma eğitimleri var biliyorsunuz, özel özel eğitim başlığı var, yükseköğretim var, uzaktan eğitim var, mesleki eğitim var. Yani bu başlıkların tamamını bir arada değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. İkinci ve en önemli başlık olarak gördüğümüz, sağlık hizmetlerine erişim ve rehabilitasyon meselesi. Burada evde sağlık hizmetleri raporlama süreçleri bu bağlamda çok önemli bir başlık. Diğer taraftan diş sağlığı var, ortopedi var, nöroloji var, fizyoterapi var, psikolojik destek boyutları var, ergoterapi var. Bunların hepsini bir arada değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Yine, istihdam ve sosyal güvenliği bir arada ele alırsak önemli bir iş yapacağınızı… Birçok sosyal güvenlik, emeklilik
konularıyla ilgili görüşler dile getirildi. E-KPSS’yi yine istihdam başlığı altında değerlendiririz, eksikler varsa ki dünyanın en ileri uygulamalarından biri, belki sonuçlarının değerlendirilmesi anlamında öneriler olabilir. Burada kamu ve özel sektör bağlamında istihdam konusunu ele alabileceğimiz gibi, girişimcilik konusu önemli, koruyucu işyerleri var -biliyorsunuz- korumalı işyerleri… Yine, kooperatif modelleri var, dünyada uygulanan farklı modeller var, bunları ele alabiliriz.
Erişilebilirlik konusunda tek bir başlık altında almamız gerektiğini düşünüyorum. Dijital bir dünyadayız, dijital hayata erişilebilirlik; toplumsal hayata, yine fiziksel boyuttaki konuları ele alabiliriz. Kamu hizmetleri, toplu taşıma, medya bu anlamda değerlendirebileceğimiz başlıklar.
Yine hukuki haklar konusunu mutlaka ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Ayırımcılıkla mücadele… Hâlâ haberlerde konu olan gündemler olabiliyor az da olsa. Farkındalık, toplumsal algıyı ayrı bir başlık altında ele alırsak iyi olabileceğini düşünüyorum.”

İstanbul Milletvekili Elif Esen: Kadın Engellilerin Eğitimi İçin Alarm Zili

Elif Esen, engelli kadınların eğitime erişimindeki eşitsizlikleri rakamlarla anlattı:

“Yaklaşık 10 milyon engelli nüfusun çevrelerindeki etkilenen aile bireyleriyle birlikte 30 milyon gibi yüksek bir sayıda olması toplumsal boyutunu ve multidisipliner bir anlayışla bu konuya bakılması gerektiğini bize gösteriyor. Sadece bir engelli sorunundan bahsetmiyorum -yine bahsedildi- eğitim, istihdam, erişilebilirlik gibi çok farklı konular var.
Bunların başında engelli bireylerin eğitime erişimleri, yine, engelli bireylerin kamuda istihdam edilmeleri, eğitimde yaşadıkları eşitsizlikler -engelli bireylerin sadece yüzde 2,4’ünün üniversite mezunu olduğunu biliyoruz ve kadın engellilerde okuma yazma bilmeyenlerin oranının üç kadından 1’i olduğunu biliyoruz- bakım ve destek hizmetleri yine bu noktada çok büyük önem arz ediyor. Bu erişilebilirlik politikalarıyla bizim sonuç odaklı bir Komisyon yürütmemizin çok kıymetli olacağını düşünüyorum.”

Esen, ayrıca toplantıların erişilebilir yapılması ve çevrim içi katılım olanaklarının sağlanması gerektiğini de vurguladı.

AYŞE KEŞİR (Düzce): “Eğer engelliyi konuşacaksak engelli annesi olmayı mutlaka konuşmalıyız. Rakam vermeyeyim ama çok büyük bir oranla babalar evi terk ediyor ve ağırlıklı olarak iş kadının üzerinde kalıyor. Engellinin birinci derece yakını olmayı konuşmamız lazım; bununla baş etme yöntemlerini. Otizm Eylem Planı çalışırken gördüklerim var yani otizmli bir bireyin otizmli olmayan sağlıklı bir kardeşinin kenarda kalmış, ilgilenilmemişlik duygusuyla yaşadığı travma gibi. Ailede engelli birey olmanın o aileye getirdiği pek çok handikap var, bunlar konulardan biri olmalı eğer geniş alacaksak.
“Sağlık hizmetleri” dediğimizde sadece tanı, rehabilitasyon, ortez, protez konusunda değil bir otizmli bireye diş hekiminden nasıl diş sağlığı tedavisi aldıracaksınız yani bir bireyin, engelli bir bireyin sağlık hizmetine erişimi de bir konu, sadece kendi engel alanıyla ilgili alacağı tedavi, destek ve rehabilitasyon değil. O engelli çocuğun annesi çocuğu iki saat nereye bırakacak da dişçiye gidecek gibi, özellikle kenarda köşede kalmış konular gibi bunlar ana konuların içinde. İşte erken tanı, rehabilitasyon, eğitim, istihdam -Sayın Bakanım “İkisini birlikte ele alalım.” dedi, çok doğru; istihdam ve sosyal güvenlik mutlaka ikisi birlikte ele alınmalı bana göre de- bunların içinde ama kenarda kalmış, çok bireysel tecrübelerle gördüğümüz konular da var. Bunlara girecek miyiz? Bunu bir konuşmamız lazım.”

EROL KELEŞ (Elâzığ): “Önce bir tanımla başlamak lazım, daha sonrasında da… Şimdi, şu anda, 2013 yılında benim
bildiğim kadarıyla engelliler 8 kategoride sınıflandırıldı; bunlar zihinsel engelliler, işitsel engelliler, görsel ve ortopedik şeklinde aşağıya doğru gidiyor. Bunları ayrı ayrı değerlendirmek lazım ve bu gruplar arasındaki farkındalıkları da çok iyi tespit etmek lazım.
Aslında Yücel Vekilim ilk konuşmasında şunu söyledi, ben de bir hekim olarak bunu ifade etmek istiyorum: Mesela, böbrek yetmezliği olan bir hastanın engel oranı yüzde 80-90 ama ortopedik bir engelli aynı orana sahip değil dolayısıyla buralar da çok ciddi çünkü bunlar sonuçta bizim konuşacağımız eğitim olsun vesaire, hepsinin teşviklerden yararlanma oranları bu oranlara göre belirleniyor.
Dolayısıyla da bunları teker teker değerlendirmenin, her grubu kendi içerisinde ve diğer gruplarla karşılaştırmanın son derece önemli olacağını düşünüyorum. Bence başlangıcı önce bir tanım, sonra da bu gruplar arasında teker teker her grubun sorunları ve gruplar arasındaki farkındalığı ortaya koymak gerektiğini düşünüyorum.”

FATMA ÖNCÜ (Erzurum): “Üniversitede biz kendi Hükûmetimiz döneminde de erişilebilirliği bırakın, ekstra puan farkları, kendi alanında tespit edilip beceri, niteliğine göre mesleğinde yetiştirme, meslek kurslarını arttırma, Çalışma Bakanlığıyla onlara istihdam alanlarını oluşturma, o kadar çok çalışıyoruz ki ama oradaki sağlıklı insan ona engel oluyor. Şimdi, soruyorum size: Hanginizin yanında engelli bir danışman var? Benim var, benim bir engelli danışmanım var, çok iyi de İngilizce biliyor. Bir tane de depremzede danışmanım var, onu da farkındalık için aldım. Merak ediyorum, Mecliste hanginizin yanında engelli danışman var? Yok, değil mi? Dolayısıyla, bizim en büyük sıkıntımız engelsiz insanlar. Biz bu işin sosyolojisini de yönetmeliyiz. Yirmi bir yıl Fransızlarla çalıştım, biliyor musunuz? Biz Müslüman bir milletiz, biz Müslüman bir milletiz elhamdülillah.
Ben yirmi bir yıl Fransızlarla çalıştım ve bir gün bir tane yönetici bana engelli olduğumu hissettirmedi. Çünkü sizin yapıp da bizim yapamadığımız ne var, ne var? Ben de sizin gibi çay içebiliyorum, yazı yazabiliyorum, 2 çocuğumu büyütebiliyorum, son derece kendimi yetiştirmek için gayret ediyorum, elimden geldiğince verilen işi de doğru dürüst yapmaya çalışıyorum ama işin sosyolojisi öyle değil arkadaşlar. Siz gidip bir Türk firmaya başvuru yaptığınızda adamın size sorduğu ilk soru: “Yazı yazabiliyor musun?” Oysaki benim yöneticim beni işe alırken ne yaptı biliyor musunuz? İngiliz Jeremy Cotten’da çalıştım ben, bana dedi ki: “Tamam, bizim şirket yabancı şirket, kontenjan var, seni alacağız. Ama öğlen bir yemek yiyebilir miyiz? Çünkü biz şirket olarak sana bir ev vereceğiz ve sen orada yalnız yaşayacaksın, bağımsız alanda yaşayacaksın ama öğlen yemeğini beraber yiyelim.” Çok şaşırdım, bir şirketin CEO’su, ben asistanın asistanı olarak işe başlayacağım. Bu herif benle niye yemek yesin? Adam ne yaptı? Yemek yemek istemediğim hâlde bana çorba siparişi verdi ve ben orada o çorbayı yedim. Aradan yıllar geçti, terfiler falan filan, dedim ki: “Sen bunu niye yaptın?” Dedi ki: “Sana direkt ‘Ellerini nasıl kullanabiliyorsun?’u sorsam çok incitirdim ama ben bir yemekte, bir saatte senin becerin fark ettim.” Anlatabildim mi? Şimdi, bu hikâyeyi niye söylüyorum? Az önce Jülide Bakanımız da mesleki tecrübesinden dolayı Ayşe Başkanımız da söyledi, hem 81 ildeki tespitleri çok yerinde, her şehrin engellisi başka sorunlar yaşıyor ve gerçekten her engel grubu ayrı ayrı sorunlar yaşıyor. Burada herkesin muhtemelen ki çok büyük tecrübeleri var ve herkes gönüllü geldi, burada çalışıyor, kimseye demediler “Sen çalış.” diye, herkes kendi rızasıyla dedi ki: “Ya, ben burada yer almak istiyorum, çalışmak istiyorum.” Biz tamamen siyasetüstü hem sosyolojik hem de teknik anlamdaki sorunları gündeme getirip sorunları çözmek için bir arada bulunuyoruz ve hepimiz samimiyiz, bunu çok iyi biliyorum, çok çok iyi biliyorum. O zaman ne yapmak lazım? Bence Jülide Bakanımızın da söylediği gibi, sağlıkta engelli, eğitimde engelli, çalışmada engelli, ulaşımda engelli, tarımda engelli, ekonomide engelli tüm birimlerin engellilerle olan hem çalışmaların -ki ben aldım, son derece çok güzel çalışmalar da yapmışız- her birinin gündeme getirilmesi ve her biri zaten kendi başlığı altında.”

OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul): “2005 senesinde engellilerle ilgili yasama çalışmamızı yapmışız. Burada çok önemli bir cümle var aslında bütün bu Komisyonun çalışmalarına da ışık olacak bir yasal düzenleme: “Engellilerin diğer bireylerle eşit koşullarda, bağımsız olarak toplum içinde yaşamaları esas olup özel bir yaşama düzenine zorlanamazlar.” Dolayısıyla, bütün bu çalışmalarımızın belki anlam mottosu bu olacaktır. Engelli 2005 senesinde yani yasal düzenlemeyi yaptıktan yirmi sene sonra gerçekten bağımsız, tek başına bir evde yaşayabiliyor mu? Toplu taşıma aracına binip üniversiteye gidebiliyor mu? İşine gidebiliyor mu? Burada bir ilerleme kaydettik mi?
Bunların mutlaka burada dile geleceğinden eminim, zaten başlıkların hepsi vekillerimiz tarafından söylendi, sadece tamamlayıcı bilgi olsun diye söylüyorum.
Dünya Engellilik Zirvesi nisan ayında Berlin’de yapıldı. Konuşulan başlıkları buraya yol göstermesi babından burada tekrarlamak istiyorum: İstihdam ve engelli insanların iş hayatına dâhil edilmesi; “Inclusive cities” yani katılımcı şehirler, geleceğin şehirleri; herkes için sağlık, herkes için ulaşım, herkes için eğitim, herkes için finansman. Yani girişimciliğin teşvik edilmesi ki en az konuştuğumuz meselelerden birisi yani bir yandan istihdamı konuşuyoruz; girişimi, teşviki çok konuşmuyoruz çünkü uygun finansman da yok bu konuda engellilere özel teşvik edecek.”

YÜCEL ARZEN HACIOĞULLARI (İstanbul): “Engellilere ihtiyacımız var, engellilere ihtiyacımız var diyerek bu Komisyonu tekrar tekrar hep o mottoyla açalım. Gerçekten engellilere ihtiyacımız var mı? Tekrar tekrar bunu konuşmak gerekir. Fatma Öncü Bakanım şey dedi: “Mesele engellilerin örgütlenmesi, engellilere hizmet, engellilere yapılacak siyaset değil, engelsizleri örgütlemek.” Sorun engellilerde değil, sorun engelsizlerde. Zira, Ayşe Keşir Hanım’ın söylediği bir başka önemli şey vardı: Bir sakatı aslında babası iyileştirir yani güç yani iktidar fallus yani babasıyla kurduğu ilişki. İyileşmesi gereken babalarımız.”

9 Temmuz 2025 – Kamu Kurumları Meclis’te: Sunumlar ve Sert Eleştiriler

Komisyonun ikinci gününde kamu kurumları sunumlarını gerçekleştirdi. Oturuma Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, temsilcileri katıldı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı: “567 Bin Kişi Evde Bakım Hizmeti Alıyor”

Bakanlık adına konuşan Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Yasin Akar, sunumunda 2024–2028 Stratejik Planı’na vurgu yaptı:

“Engelli bireyler dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’ini, tahminî 1 milyar olduğunu ifade edebiliriz Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre. Ülkemizde ise TÜİK tarafından gerçekleştirilen nüfus ve konut araştırmasına göre en az bir engeli olan nüfusun oranı yüzde 6,9’dur Engelli Sağlık kurulu raporlarını esas alan Ulusal Engelli Veri Sistemi’nde kayıtlı engelli birey sayısı da yaklaşık 4,5 milyondur.”

Sunumun devamında, Komisyon Başkanı’nın talebi üzerine engelliliğin kanundaki tanımına yer verildi ve Bakanlık sunumuna devam etti.

“Biz sisteme düşen kısmıyla engellilerin hak ve sorumluluklarının çerçevesini çiziyoruz ve biz de bu veriyi Sağlık Bakanlığının altyapısından alıyoruz. Sağlık Bakanlığında bir “baltazar hesaplaması” dediğimiz bir hesaplamayla engellilik oranları çıkıyor ICD10 ve ICF diye fonksiyonelliğin kaybı olarak nitelendirdiğimiz teknik detaylarla, Dünya Sağlık Örgütünün detaylarıyla onlar karar veriyorlar, heyetler karar veriyor buna dolayısıyla bu tip ve verinin tamamı da orada bulunmakta. Heyet raporu aldıktan sonraki kısmında bizim altyapımıza intikal ediyor bu veriler.”

“Ulusal engellilik politikamız engelli bireylerin ayrımcılığa uğramaksızın tüm insan haklarından yararlanarak toplumsal yaşama aktif ve bağımsız bir şekilde katılımlarını sağlamaktır. Bu politikamıza dayanaklar da Anayasamız, 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’umuz 2005 yılında çıkan, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’muz, Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, üst politika belgelerimiz de 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi, 12’nci Kalkınma Planı ve 2030 Engelsiz Vizyon Belgemiz bulunmakta. 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun’da ülkemizde engellilik alanında çerçeve kanun niteliğinde olan Engelliler Hakkında Kanun 2005 yılında kabul edilmiştir. Amacı, engellilerin temel hak ve özgürlüklerinden faydalanmasını teşvik ve temin ederek doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması, engelliliğin önleyici tedbirlerin alınması için gerekli düzenlemenin yapılmasını sağlamaktır. Kapsamı, engelli bireyleri, ailelerini, engellilere yönelik hizmet veren kurum ve kuruluşlar ile diğer ilgilileri kapsamaktadır. Engelliler Hakkında Kanun’da 2014 yılında yapılan revizyonla birlikte engelliliğe dayalı ayrımcılık, erişilebilirlik ve makul düzenleme ilk defa tanımlanmıştır.”

“2030 Engelsiz Vizyon Belgesi’nde 8 politika alanımız var; içermeci ve erişilebilir toplum, hakların korunması ve adalet, sağlık ve iyilik hâli, kapsayıcı eğitim, ekonomik güvence, bağımsız yaşam, afet ve insani bakımda acil durumlar, uygulama ve izleme. 8 politika alanında 8 amacımız var, 31 hedef ve 107 eylem alanı belirlenmiştir. Bu vizyon belgesinin üçer yıllık eylem planlarıyla hayata geçirilmesi öngörülmüştür. 2023-2025 yılını kapsayan Engelsiz Vizyon Belgesi’nin 2023-2025 yılları arasındaki uygulama aracı olarak da ilk Engelli Hakları Ulusal Eylem Planı Bakanlığımız koordinasyonunda kamu, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle iş birliğiyle hazırlanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla Cumhurbaşkanlığı genelgesi olarak 2 Şubat 2023 tarihinde yayımlanmıştır. İkinci engelli hakları ulusal eylem planının hazırlık çalışmaları 2025 yılının son çeyreğinde başlatılacaktır.”

Ancak milletvekilleri sunum sonrası özellikle veri şeffaflığı ve sosyal güvenlik sistemindeki yetersizlikler nedeniyle sert eleştirilerde bulundu.

Milli Eğitim Bakanlığı: “233 Bin Öğrenci Özel Eğitimde”

Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Mustafa Otrar, özel eğitim uygulamalarına dair rakamlar verdi. Ancak milletvekilleri, öğretmen yetersizliği ve bölgesel eşitsizliklerin hâlen ciddi bir sorun olduğunu dile getirdi.

“Kullandığımız kelimeler bazen kastımızın dışında anlamlar taşırdılar. İşte, meri yönetmeliklerimizde, kanunlarımızda söz gelimi “engelli” sözcüğü geçer ama biz lafzen bugün engelli sözcüğünü kullanmaktan imtina ediyoruz. Zira, engellilik birbirlerini anlamak istemeyen insanların zihinlerinde ve kalplerinde vardır. Yani çocuklarımızı ya da gençleri engellilik ifadesiyle aslında etiketlemiş, biraz da ötelemiş oluyoruz. Benzer bir kavram olarak yine meri mevzuatımızda olan kaynaştırma, bütünleştirme gibi, bu da mesela zımnen onların kaynaşamadığını, birileri tarafından kaynaştırıldığını aslında ifade ediyor. Ben bu küçük detay gibi görünen kavramsal atraksiyonların aslında kamuoyunda bilinçaltı düzeyinde birtakım oluşumlara sebebiyet verdiğini, hiç fark etmeden aslında ötelediğimizi, bazen özel eğitimle ilgili hususların özel eğitim okullarına neredeyse hani ihale edilen bir tür tecrit gibi -açıkça böyle söylenmiyor ama- örnekleriyle karşılaştığımız zaman kamuoyunun bilinçaltında ya da kahir ekseriyetinin bilinçaltında, kavramla ilgili birtakım hususların özellikle değerlendirilmesinin önemli olduğunu düşündüğüm detaylar var. Alanım eğitim psikolojisi, o yüzden biraz belki psikoloji derinliğinden fazla bakıyor olabilirim ancak her ne kadar siyaset sosyolojisi, sosyoloji, politika, bu tarz hususlar açısından bakılmakla beraber özel eğitimle ilgili uygulamalara biraz sosyal, psikolojik açıdan bakılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.”

“Sağlık Bakanlığında yapılan tıbbi tanılamadan sonra eğitsel tanılamayla beraber çocuğumuzun özel eğitimle
ilgili ihtiyacının ne olduğu, hangi düzeyde olduğu ve hangi tür eğitimin onun ihtiyacına karşılık geldiği özel bir biçimde yetiştirilmiş uzmanlarımız tarafından değerlendirilmektedir. Burada yine, önemine ve hassasiyetine binaen onu söylemeliyim, test uygulamaları gerçekleştiriliyor. Mesela, zihinsel problemler için bir zekâ testi geliştiriliyor, öğrenme güçlüğü için öğrenme güçlüğü envanteri kullanılıyor. Bu konuda dışa bağımlıydık, Allah’a çok şükür, TÜBİTAK destekli bir projeyle yaklaşık birkaç ay önce kendi ulusal zekâ ölçeğimiz TUZÖ’yü geliştirdik. Bizde ana
olarak görme, işitme, zihinsel ve bedensel olmak üzere dört temel ayrım var ancak bunlar da kendi içlerinde alt gruplara ayrılıyorlar mesela otizm spektrum olanlar, özel öğrenme güçlüğü olanlar gibi. Mili Eğitim Bakanlığının bünyesindeki kurumlarda toplamda 11 farklı özel gereksinim grubu için eğitim programları, eğitim içerikleri düzenlenmekte ve eğitimler sunulmaktadır.”

16 Temmuz 2025 – Komisyon Bakanlık Yetkililerini Dinlemeye Devam Etti

Komisyon Başkanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, oturumun açılışını şu sözlerle yaptı:

“Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı bizim bu süreci birlikte yürüteceğimiz kurumların en başındaki bakanlıklarımız. Tabii, Millî Eğitimi de özellikle zikretmek gerekiyor. O yüzden, geçtiğimiz hafta hem Millî Eğitim Bakanlığımızın hem Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın ilgili kurumlarını dinledik, onlar bir girizgâhtı, bugün de yine hem Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünü hem de Sağlık Bakanlığımızın ilgili kurumlarını dinleyeceğiz; bunlar da bir girizgâh olacak. Zira, bu kuruluşlarla, bu Bakanlıklarımızla bilgi alışverişimize, irtibatımıza devam edeceğiz. O yüzden burası aynı zamanda onların da mekânı olacak bu Komisyon çalıştığı müddetçe. Ben bu vesileyle ilgili bakanlıklardaki arkadaşlarımıza, genel müdürlerimize, uzmanlarımıza, emek veren tüm arkadaşlarımıza tekrar hoş geldiniz diyorum, başarılar diliyorum.”

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI SOSYAL YARDIMLAR GENEL MÜDÜRÜ ALPARSLAN ÇEVİK: “Cumhurbaşkanlığı teşkilatı hakkında Cumhurbaşkanlığı 1 no.lu Kararnamesi ile görevleri belirlenmiş olan Genel
Müdürlüğümüz Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarını kullanarak 3294 sayılı Kanun kapsamındaki vatandaşlarımıza farklı ihtiyaçlarına göre destek sağlamaktadır. Bunun dışında, yine, genel bütçeyle yaşlı ve engelli yardımları, gelir testi işlemleri ve ihtiyaç sahiplerine GSS prim desteği sağlanmaktadır. Ayrıca bütünleşik sosyal yardım bilgi sistemi ve veri tabanına ilişkin iş ve işlemleri yürütmek, sosyal yardım verilerinin kaydedilmesine ve paylaşılmasına ilişkin görevleri yürütmekle yükümlüdür. Bunun dışında, Avrupa Birliği bütçesi kaynaklı sosyal yardımlarla ilişkin de faaliyetleri Kızılayla iş birliğinde Genel Müdürlüğümüz yürütmektedir. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü faaliyetleri, Genel Müdürümüzün faaliyetleri 81 ilimiz ve 922 ilçemizde yerleşik bulunan 1.003 sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfımız aracılığıyla yürütülmektedir. Az önce de ifade ettiğim gibi, engelli vatandaşlarımız için, bireylerimiz için 3294 sayılı teşvik kanunumuz ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve diğer mevzuat hükümleri doğrultusunda vakıflarımız bu hizmetleri yürütmektedir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarımız illerde valilerimizin, ilçelerde de kaymakamlarımızın başkanlığında hizmet vermektedir.

“Engelli aylıklarımız Bakanlığımızca 2022 sayılı Kanun kapsamında yüzde 40 ve üzeri oranında engelli raporu olan, sosyal güvencesi olmayan ve hane içerisinde kişi başına düşen ortalama aylık geliri asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’ünün altında olan vatandaşlarımıza verilmektedir. Bununla birlikte, 18 yaşını doldurmamış, 18 yaşından küçük vatandaşlarımız içerisinde hafif sağlık raporuyla, hafif düzeyde engelli olan vatandaşlarımızın yakınlarına sağlamış olduğumuz engelli yakını aylığımız bulunmaktadır. Tutarlarımız temmuz ayı itibarıyla güncellendi; yüzde 40 ila yüzde 69 arasında engelli olan vatandaşlarımız için ayda 4.302 lira 98 kuruş destek veriyoruz, yüzde 70 ve üzeri engelli vatandaşlarımıza ise 6.454 lira 48 kuruş destek sağlamaktayız. Bununla birlikte, engelli yakını aylığımız da 4.302 lira 98 kuruştur. Bu tutarlar memur katsayısına bağlıdır; her altı ayda bir memur katsayısıyla birlikte güncellenmektedir. Engelli aylığı kapsamında 2024 yılında 614.532 fayda sahibi için 25,1 milyar TL kaynak sağladık. 2025 yılı Ocak-Mayıs döneminde ise 565.039 fayda sahibi için 12,5 milyar TL ödeme yapılmıştır. Yine, engelli yakını aylığı kapsamında ise 2024 yılında 93.682 fayda sahibi için 2,86 milyar TL, 2025 yılı Ocak-Mayıs döneminde ise 81.256 fayda sahibi için 1,41 milyar TL ödeme yapılmıştır.”

Sağlık Bakanlığı adına ise Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Hasan Basri Velioğlu komisyonda sunum yaparak önemli noktalara değindi:

“En önemli ve konuşulan engelli tanımı -bu kanunumuzda da böyle- fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeylerde kayıplarından dolayı topluma diğer bireylerle birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çeşitli koşullardan etkilenen bireyi tanımlıyor. Bu tanım bizim yönetmeliklerimizde de var, Dünya Sağlık Örgütünün tanımıyla da paraleldir. Yine, engelli kavramı bireyin kendisini tanımlarken engellilik durumu ise bireyin engel durumu derecesini ifade ediyor. Bu engelli durumuna ilişkin düzenleme de 5278 sayılı Kanun’da bakanlıklarla müştereken mevzuat usulleriyle belirlenmektedir, engelli yönetmeliklerimizin de dayanak maddesidir. ”

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Hasan Basri Velioğlu, komisyonda engelli sağlık kurulu raporlarının hesaplanmasında kullanılan Balthazard formülünü açıkladı:

“Erişkin hastalarda en önemli soru balthazard formülü. Erişkin hastalarda birden fazla alanda engel oranı bulunan kişilere nihai karar nasıl veriliyor? Şimdi, en yüksek artı düşük oran 100’e tamamlama oranından bahsedeceğim. Şimdi, Sayın Bakanım, bir oranı aldı, en yüksek oranı aldı yüzde 70, ürogenital sistemden yüzde 40 aldı, psikiyatriden yüzde 20 aldı. Bunun düz, basit mantıkla 70 artı, 40 artı 20 olması mümkün değil. Burada balthazard formülü devreye giriyor, tüm uluslararası rehberler de bunu kullanıyor. 70’i baz alıyoruz, 70’ten yüze tamamlamaya 30 lazım, ürogenital sistemden kaç almıştı ikinci? Yüzde 40; yüzde 40’ın yüzde 30’u 12 yapıyor. Bunu 70’e eklediğiniz zaman 82, üçüncü bir engel oranı aldığı zaman buradan da 20 ağlıyor, 82’den 100’e tamamlamaya 18 lazım. Psikiyatriden 20 almıştı, 20’nin yüzde 18’i 3,6 yapıyor, bunların toplam aldığı rapor oranı 85,6. Burada erişkinlerde bağımlılık durumunun tespiti 2019 öncesi bağımlılık tanımlanmasında herhangi bir objektif
kriter yoktu. 2019 sonrasında FİM ölçeği uygulanmaya başladı. FİM ölçeği 1986’dan beri tüm Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da kullanılıyordu, biz 2019’dan sonra kullanmaya başladık.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan komisyon toplantısında konuşan Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürü Hakan Usta, engelli bireylere yönelik sunulan sağlık hizmetlerini değerlendirdi.

Kamu Hastaneleri Genel Müdürü Hakan Usta: “1’inci maddemiz olarak MHRS süreçlerinden yani Merkezi Hekim Randevu Sistemleri süreçlerinden bahsedecek olursak, Merkezi Hekim Randevu Sistemi üzerinden sunulan sağlık hizmetlerine erişimde engelli bireylerin önceliğini sağlamak amacıyla toplam randevu kapasitesinin yüzde 10’u engelli vatandaşlarımız için ayrılmıştır. Uygulanan bu rezerv kapasiteyle engelli bireylerin sağlık hizmetlerine daha kolay ve hızlı ulaşmaları hedeflenmekte, sağlık hizmetlerinde erişilebilirlik ve fırsat eşitliği desteklenmektedir. Ayrıca, engelli bireylerin randevuya gitmemeleri durumunda genel uygulamada yani diğer tüm vatandaşlarımıza yaptığımız uygulamada geçerli olan ve bireyin on beş gün boyunca sistem üzerinden yeniden randevu alamamasına neden olan bloklama işlemi engelli bireyler için uygulanmamaktadır. Bu düzenlemeyle engelli bireylerin sağlık hizmetlerine kesintisiz erişimi gözetilmekte ve hizmette süreklilik sağlanmaktadır. 2005 yılı ilk altı ayında toplam MHRS kapasitesi 120 milyon 338 bin olup engelli vatandaşlarımız için 12 milyon 34 bin rezerv kapasite ayrılmış; bunun sadece 6 milyon 629 bini yani yüzde 55,08’i alınmıştır yani alınmayan bir kapasitemiz yine engellilerimizin hizmetinde devam etmektedir. 2025 yılında MHRS’yle 2 milyon 14 bin 105 tekil engelli vatandaşımıza 6 milyon 811 bin 686 randevu verilmiş olup bu randevulara sadakat oranımız ise yüzde 86’dır. MHRS randevusu alamayan ve ayaktan başvuran hastalarımıza poliklinik hizmetlerinde 2010’dan itibaren öncelik vermekteyiz. Bu 2024/11 sayılı Poliklinik Hizmetlerinde Öncelik Genelgesi’yle 2010 yılından itibaren engelli
bireylere poliklinik hizmetlerinde öncelik hakkı verilmiştir yani randevu almadan ayaktan da gitse bu öncelik hakkından istifade etmektedir.
Diğer bir başlığımız da evde sağlık hizmetleriydi. Evde sağlık hizmetleri Bakanlığımıza bağlı sağlık kurum ve kuruluşları tarafından Genel Müdürlüğümüzce yürütülmektedir. Söz konusu yönetmeliğin “Evde Sağlık Hastasının Belirlenmesi” başlıklı 19’uncu maddesinin bir, iki ve üçüncü fıkrasında… Sayın Başkanım, uygun görürseniz, detaylara girmeyeyim. Bunlar zaten gerek olursa tekrar açabileceğimiz maddelerdir. Evde sağlık hizmetlerinin istatistiklerinden şu şekilde bahsedebiliriz: 2 milyon 920 bin 504 ulaşılan hasta sayımız bulunmakta, son ay takip ettiğimiz hasta sayısı 155 bin 864, son ay gerçekleşen ziyaret sayımız ise 419 bin 504’tür. Tüm bu hizmeti 791 birimde, 1.599 ekiple ve bu ekiplerdeki 6.403 sağlık çalışanıyla vermekteyiz; uzman hekiminden sosyal çalışmacısına, psikoloğuna varıncaya kadar.”

Komisyon Başkanı Kasapoğlu: “Yasa Yapıcıların Kulaklarını Çınlatacağız”

Her üç oturumun sonunda söz alan Komisyon Başkanı Kasapoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Sadece sorunları tespit eden değil, sahada etkisi olacak somut adımlar atan bir komisyonuz. Sizlerin sesiyle yasa yapıcıların kulaklarını çınlatacağız.”

Sonuç: Meclis’te Duyulan Sesler, Sahadaki Gerçekler

Üç gün süren bu toplantılar, Türkiye’de engellilik politikalarının yalnızca kanunlardan ibaret olmadığını, uygulamada yaşanan çarpıklıkların toplumsal dışlanmaya neden olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Tutanaklara geçen her cümle, yıllardır süregelen taleplerin hâlâ karşılık bulamadığını ama aynı zamanda çözüm için ortak iradenin yeşerdiğini gösteriyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Engelli Bireylerin Toplumsal Hayata Katılımlarının Güçlendirilmesi, Karşılaştıkları Sorunların Tespit Edilmesi ve Bu Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu 8 Temmuz 2025 Salı tutanağı;

https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/TutanakGoster/4226

Türkiye Büyük Millet Meclisi Engelli Bireylerin Toplumsal Hayata Katılımlarının Güçlendirilmesi, Karşılaştıkları Sorunların Tespit Edilmesi ve Bu Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu 9 Temmuz 2025 Çarşamba tutanağı;

https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/TutanakGoster/4228

Türkiye Büyük Millet Meclisi Engelli Bireylerin Toplumsal Hayata Katılımlarının Güçlendirilmesi, Karşılaştıkları Sorunların Tespit Edilmesi ve Bu Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu 16 Temmuz 2025 Çarşamba tutanağı;

https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/TutanakGoster/5231

Kaynak: Yaşadıkça.com

Yaşadıkça

Engelliler Haber ve Bilgi Sitesi

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu