
Colorado Üniversitesi’nden araştırmacılar, organ nakli geçiren kişilerin büyük çoğunluğunun kişiliklerinde değişim yaşadığını ortaya koydu.
2024 yılında Transplantology dergisinde yayımlanan araştırmada, kalp ve diğer organ nakli alıcılarının kişilik özellikleri arasındaki farklar incelendi. Çalışmada 47 nakil hastası, 23’ü kalp, 24’ü diğer organ (böbrek, karaciğer, akciğer vb.) alıcısı çevrim içi bir ankete katıldı.
Araştırmaya göre, katılımcıların %89’u nakil ameliyatından sonra kişiliklerinde bir değişim fark ettiğini belirtti. Bu oran, kalp nakli geçirenlerle diğer organ alıcıları arasında neredeyse aynıydı.
Araştırmaya ulaşmak için: Makale için tıklayın
En Belirgin Değişim: Fiziksel Özellikler
Kalp nakli alıcılarında, fiziksel niteliklerde değişim oranı %95,7’ye ulaştı. Bu bulgu, ameliyat sonrası artan kalp performansına ve fiziksel enerjiye bağlandı. Diğer organ alıcılarında aynı oran %54,2’de kaldı.
Duygusal durumlar, besin tercihleri, sporla ilgilenme, hatta dini inançlardaki değişimler de rapor edildi. Ancak bu değişimlerin istatistiksel olarak anlamlı bir fark oluşturmadığı saptandı.
“Donörün Kişiliği Geçiyor Mu?” Tartışması
Çalışmada, nakil sonrası kişilik değişimlerinin olası nedenleri de ele alındı. Bilim insanları bu değişimleri üç ana başlıkta topladı:
Psikolojik etkiler: Nakil sürecinin yarattığı stres, donörle özdeşleşme veya “benlik karışması” gibi mekanizmalar.
Biyokimyasal faktörler: “Hücresel hafıza” ya da “kalp beyni” olarak bilinen sinirsel yapıların bilgi taşıyabileceği varsayımı.
Enerji temelli açıklamalar: Kalbin elektromanyetik alanının kişisel bilgileri taşıyabileceği iddiaları.
Ancak araştırmacılar, bu olguların henüz kanıtlanmadığını vurguladı.
Kalp Nakli Alıcıları Sanıldığı Kadar Farklı Değil
Araştırmanın sorumlu yazarı Dr. Mitchell Liester, sonuçların kalp nakli geçirenlerin kişilik değişimlerinde “özel” bir grup olmadığını gösterdiğini belirtti:
“Bulgularımız, kişilik değişimlerinin yalnızca kalp nakillerine özgü olmadığını; herhangi bir organ naklinden sonra da görülebileceğini ortaya koyuyor.”
Çalışmanın Sınırlamaları ve Gelecek Araştırmalar
Ekip, çalışmanın örneklem sayısının küçük olması ve gönüllü katılımın olası önyargılar yaratabileceği konusunda uyardı. Katılımcıların yalnızca kendi beyanlarına dayanılması da başka bir sınırlama olarak belirtildi.
Araştırmacılar, gelecekte daha geniş ve uzun süreli takip çalışmalarının yapılması gerektiğini, hem psikolojik hem biyolojik mekanizmaların birlikte incelenmesiyle daha net sonuçlar elde edilebileceğini ifade etti.
Sosyal medya hesaplarımız:
İnstagram sosyal medya hesabı için tıklayın
Linkedln sosyal medya hesabı için tıklayın
X sosyal medya hesabı için tıklayın
Facebook sosyal medya hesabı için tıklayın
Kaynak: Yasadikca.com



