
Müsamereler Hakları Teslim Ediyor Mu?
3 Aralık Engelliler Günü, sadece bir kutlama değil, gerçek değişim ve adımların değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatan bir gün olmalı. Ancak bu yıl da, kurumlar yine “müsamereler” ve eğlencelerle yarışır gibi görünüyor.
Asıl soru şu: Dün ne kadar ilerledik? Bu yıl hangi hakkımız teslim edildi, hangi yeni hakkı kazandık?
Tbmm Komisyonu: Umut ve Sorgulama
Bu yılın tek olumlu gelişmesi TBMM Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’nun kurulması oldu. AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Muharrem Kasapoğlu başkanlığında çalışmalarını yürüten komisyonun derinlemesine titiz bir çalışma yaptığını gözlemliyoruz. Bu nedenle bütün bu çalışma sonunda hazırlanacak komisyon raporunun önemli tespit ve yerinde önerilerden oluşacağı yönünde bir beklentimiz oluştu.
Ancak raporda yer alacak önerilerin dikkate alınarak gerçekleşmesi için gereken çalışmaları yapma iradesinin olup olmadığı en önemli nokta.
Komisyon Raporundaki Öneriler Uygulanacak Mı?
Yasal düzenlemeler hızla hayata geçirilecek mi? Bakım merkezlerindeki koşullar ivedilikle iyileştirilecek mi? Engelli haklarının toplumsal normlara dönüştürülebilmesi için gerekli çalışmalar yapılacak mı?
Birçok eylem planı, komisyon raporları gibi metinlerin varlığını bildiğimiz için de bunca çabayla hazırlanacak bu raporun uygulanması için bir izleme mekanizması oluşturulması gerektiğini düşünüyorum.
Kapsamlı ve titiz bir çalışma yaptığını gözlemlediğimiz TBMM Komisyonun doğru tespit ve önerilere yer verileceğine inandığım raporunu merakla bekliyorum. Ama bu adımlar bir raporla değil, gerçek politikalarla mümkün olur.
‘Herkes Engelli Adayı’ Kavramı Sorunlu
Bu politikaları hazırlayıp uygulamak için bakış açılarımızı değiştirmek gerekiyor önce. Ülkeyi yöneten siyasi partiler ve toplum, engellilik konusunda da birbirini yansıtıyor. Herkes engelli adayı gibi sözler, toplumun bakış açısını barındırıyor. Engelliliği bir risk olarak görüyor. Engellilerin mevcut gerçekliğini tanımıyor. Engelliliği “gelecekteki bir olasılık” olarak sunarak, şu anda engelli olan bireylerin haklarını ve ihtiyaçlarını arka plana atıyor. Sanki “Engelli olmak kötü bir şey, ama hepimiz adayız” der gibi bir hava yaratıyor. Bu, engellilerin zaten var olan ayrımcılık, erişim sorunları veya hak ihlallerini örneğin, istihdamda ayrımcılık gibi yaşanan gerçeklikleri önemsizleştiriyor. Empatik bir yaklaşımı vurguladığı söylense de empati yerine “korku” barındırıyor.
Engellilik, bir “kader” veya “adaylık” değil, bir çeşitlilik biçimi. Bu yaklaşım, engellileri “mağdur” olarak etiketliyor ve onların güçlü yönlerini, katkılarını göz ardı ediyor.
3 Aralık Bir Başlangıç Olsun
Sözün özü, 3 Aralık, bir kutlama günü değil, değerlendirme günü olmalı.
Engelliliğe yönelik yasal düzenlemeler, sadece mevcut yasalara değil, toplumsal ihtiyaçlara göre şekillenmeli. Eğitim, sağlık, istihdama erişimdeki engeller kaldırılmalı. Bakım merkezlerindeki koşullar, bağımsız denetimle değerlendirilmeli. Medya, sadece kutlama yarışlarını, engelline rağmen öykülerini değil, hak savunucu unsurlar içeren hikâyeleri yazmalı.
Gelin bu 3 Aralık’ta “Hepimiz engelli adayıyız” demek yerine, “Engelliler toplumun eşit üyeleridir” bakış açısına evrilmek için kendimizi sorgulayalım.
Engelliliği tıbbı bir sorun olarak görmeyi bırakıp, engellilerin önüne konulan erişimsiz binalar, eğitimde eşitsizlik, ayrımcı tutumlar gibi toplumsal engelleri kaldıralım.
Engellilerin hakları, sadece yasada kalmamalı, gündelik yaşamın içinde anlam kazanmalı.
3 Aralık, sadece bir tarih değil, başlangıç noktası olmalı.
Sosyal medya hesaplarımız:
İnstagram sosyal medya hesabı için tıklayın
Linkedln sosyal medya hesabı için tıklayın
X sosyal medya hesabı için tıklayın
Facebook sosyal medya hesabı için tıklayın
Haber: Serap Dikmen
Kaynak: YENİGÜN



