Nathalie McGloin, Porsche’ler ile yarışan sağlıklı erkeklere karşı eşit şekilde mücadele eden engelli bir kadın. McGloin gençliğinde, yolcu olduğu bir araba kazasında omurgasının kırılmasından sonra an itibariyle araçlar, onun kendisine yeni bir amaç bulmasına yardımcı oldu.
Ancak O’nun uluslararası motor sporları camiasına kattıkları, kendi yarış kariyerinin bile ötesinde; Nathalie, FIA Engel ve Ulaşılabilirlik komisyonunun başkanı ve onun amacı, sporun tüm seviyelerine daha çok engelli insan yetiştirmek. Son birkaç senede Alex Zanardi, Billy Monger, Robert Kubica, Nic Hamilton (Lewis’in kardeşi) ve Le Mans kahramanı Frederic Sausset gibi inanılmaz örneklerle karşı karşıya kaldık.
#ThinkingForward röportaj serisinin yeni bölümünün konuğu olan McGloin, hayalini net bir şekilde ortaya koyuyor: engelli bir çocuğun bir F1 yarışını izlemesi ve “ben bir gün bunu yapmak istiyorum” diyerek bunu başarmasının mümkün olması.
Nathalie, sen motor sporlarının zorlu ruhunun canlı kanıtlarından birisin, ancak bana göre aynı zamanda sporumuzun kendine özgü olmasının önemli bir örneğisin. Çünkü araç içinde kaskını taktığın anda, dışarıdan birinin içerideki sürücünün erkek veya kadın olduğunu söylemesi, sağlıklı veya engelli olduğunu söylemesi mümkün değil. Bu, bir birey olarak seni ve senin sporumuza daha çok engelli insanı katma amacını nasıl cesaretlendiriyor?
Evet, senin de dediğin gibi motor sporları, engelli insanlar için bir alt kategorinin yer almadığı dünyadaki tek spor. Bir engelli sürücü olarak, ben araç içerisinde bulunduğum anda, engelimi garajda bırakıyor olmak benim bu spora aşık olma sebebim oldu. Pek çok engelli sürücü de size aynısını söyleyecektir; çok güçlü olan bir şeyin kontrolünü sağlamak, bir yarış aracı, ve bir yarış pistinde aşırı dominant olan sağlıklı erkek sürücülere karşı yarışmak çok büyük bir şey. Ben bunu bir özgürlük olarak tanımlıyorum; ben, o araçta kabiliyetimin en iyisini ortaya koymak konusunda, yeteneğim ve cesaretim konusunda, istediğim şeyi yapmakta özgürüm. Benim engelim hiç önemli değil. Ve benim motor sporlarını daha ulaşılabilir yapmak konusunda ortaya koyduğum yoğun iş ve emek, insanların benim motor sporlarında yaşadığım deneyimi ve neden motor sporlarını sevdiğimi öğrenmeleri.
Bir araç sürme hissiyatı hakkında güçlü bir şekilde konuştunuz. Sizin durumunuzda bir araç, yaşadığınız kaza ile beraber, sizden çok fazla şey götürdü, ancak aynı zamanda bir araç sayesinde tüm bunları yapabildiniz. Bu dinamik hakkındaki hisleriniz nelerdir?
Sanırım ortada çok garip bir anlaşmazlık var. Bir yol aracında boynumu kırmış olmakla pistte yarışmak arasında bir bağlantı kurmuyorum çünkü yapılan kazada ben bir yolcuydum. O kazaya karıştığımda benim bir ehliyetim yoktu. Bu yüzden bence bir yolcu olarak elinizde olmayan kontrol ile, bir yarış pistinde yarışmak arasında karşılaştırma yapmakta zorlanmıyorum. Boyun aşağısından felç olmak ve Tetraplejik olmak, hayatınızdan çok fazla şeyi götürüyor. Ancak 16 yıl sonra, hayatımdaki ilk yarışa çıktığımda, hayatım boyunca kaybettiğim pek çok şeyin bana geri verildiğini hissettim. Ve resmen o hissi yaşadım – bunu açıklamanın en iyi yöntemi, bir çocuk olarak bisikleti ellerinizi kullanmadan sürdüğünüzde yaşadığınız his olabilir. Aslında bu, kaygısız ve anı yaşamanın verdiği histir. Ve yarışmak da bana bunu veriyor; ben sürdüğüm araçları tamamıyla kontrol edebiliyorum. Bu özgüven, engelimi kabullenmem, kabullenildiğim hissiyatı; bana o kadar çok şeyi geri verdi ki bunlar için sonsuza dek şükredeceğim. Bunları, ne zaman bir yarış aracının başına geçsem hissediyorum.
FIA Başkanı Jean Todt, 2017’de sizi FIA Engel ve Ulaşılabilirlik komisyonunun başkanlığına getirdi. Bu görev ne anlama geliyor ve şu ana kadar gösterdiğiniz gelişim nedir?
Jean bu pozisyonu bana önerdiğinde bunun bir takım gerekliliklerin tamamlanması için yapılmadığını, kendisinin engelli insanların bu sporda büyük bir gelişim yapmalarını görmek istediği konusunda çok net konuştu. Şu ana kadar pek çok şey yaptık, ancak bunlar yeterli değil. İlk senemizde engelli insanların yarışma lisansı alabilmeleri üzerindeki yasa hakkında çalıştık. Her ne kadar uluslararası sportif kurallarda buna yer verilmiş olsa da, bireysel sürücülere adapte edilmiş bir şekilde, seneler önce yazılmıştı. Bu kuralların spesifik bir şekilde Alex Zanardi’nin, sakatlığından sonra da yarışabilmesi için getirilen kurallar olduğunu görebilirsiniz. Bu yüzden biz, engelli sürücülerin, güvenlik açığı olmadan yarışabilecekleri modern bir kanun düzenledik. Bununla beraber daha çok engelli insanı spora katmak için pek çok çözüme de baktık, örnek vermek gerekirse engelli sürücü bağışları, ki bu bağışlar sayesinde engelli sürücüler yarışlara katılabiliyor ve bu yarışlara en yüksek güvenlik gereçleri ile katılabiliyorlar, çünkü biz, engellilerin en yüksek seviyede yarışmalarını güvenli bir hâle getirmeyi amaçlıyoruz. Bunun yanında Adaptasyon Sertifikası sistemini de tanıttık, çünkü her ne kadar engellilerin yarışmasına adapte edilen araçların yarışmasına izin veriliyor olsa da, ortada belirsiz bir alan vardı; onaylanmış olan araçlar, onaylarının dışında oldukları bir şekilde yarışıyorlardı, bu yüzden farklı bir klasmandan giriş yapılıyordu, ki engellilerin yarışlara katılma amacı bu değildi, biz eşit şartlar altında yarışmak istiyoruz. Adaptasyon sertifikası sayesinde engelli katılımcılar an itibariyle, istedikleri klasmana katılma fırsatına sahipler.
Daha önce, Billy Monger’ın F4’te kaza yaptıktan sonra bir üst seviye olan F3’e gelip yarış kazanması gibi, pek çok örnek gördük, ki bu da başka bir sporda yaşanmayacak bir şey. Eğer bir rugby oyuncusuysanız, bir sakatlıktan sonra tekerlekli sandalye rugbysi oynayabilirsiniz, ancak bu Six Nations Şampiyonası’nda oynamaya benzeyen bir şey değil. Bu bakımdan sporumuz çok kendine özgü bir konumda…
Evet, ve Komisyon kurulmadan önce de böyle bir ortam bulunuyordu, sadece böyle bir seviyede değildi. Sanki engellilerin yarışması biraz görmezden geliniyordu; katılımcılar bu katılımların doğru bir şey olduğunu düşünüyordu, ancak kanunların ne olduğunu veya sigorta konusunda neler olacağını bilmiyorlardı. Komisyon, bunun hakkında konuşulmasına neden oldu. Kapı her zaman açıktı. Şu anda ise tamamıyla açık. Bir sonraki adım ise engelli olan ve motor sporlarında bir hedefi olan insanlara – bir sürücü olarak, bir gönüllü veya resmi katılımcı olarak, bir takım üyesi olarak – onların doğru bir yolda olduklarını göstermeye yardımcı olmak olacak.
Sizin ve Zanardi, Billy Monger, Nic Hamilton ve Robert Kubica’nın, motor sporlarında engelli insanların yarışmasını cesaretlendirmek için yaptıkları şeyler neler?
Britanya Motor Sporları Başkanı David Richards ve Jean Todt’a minnettar olacağım şeylerden bir tanesi, 2018’de Silverstone’da yapılan Britanya Grand Prix’sinde Kimi Raikkonen’e kupayı teslim etmem olacaktır. Bu sayede sporun içerisinde olmayan engelli insanlar FIA web sitesine girdiler, engellilerin motor sporları yasalarını incelediler, benim profilimi, Alex’in profilini, Billy’nin profilini incelediler ve “Burada bana göre bir yol var, bunun hakkında daha çok şey öğrenmeliyim.” dediler. Şu anda Komisyon adına bir Instagram hesabı bulunmakta ve bu hesapta engelli sürücüler, kendi hikayelerini anlatıyorlar ve diğer engelli insanlarla iletişime geçiyorlar, motor sporlarında neyin mümkün olduğunu görüyorlar. Ve onlar da kendi ülkelerinde nelerin mümkün olduğu konusunda araştırmalarda bulunuyorlar.
Şu ana kadar herhangi bir kazadan dolayı engelli olan insanlar hakkında konuştuk. Ancak tabii ki de Komisyon, hayatının daha erken döneminde de engelli olan insanları içerisinde barındırıyor. Frederic Sausset’in 2016’da Le Mans 24 Saat’i başarılı bir şekilde tamamlamasının, bir engelli sürücünün en büyük başarısı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Gerçekten inanılmaz bir başarıydı. Ancak bence engelli sürücüler tarafından daha büyük başarılar elde edildi. Frederic’in yaptıkları inanılmazdı, özellikle Le Mans öncesinde motor sporlarındaki tecrübesi göz önüne alındığında. Ancak aynı zamanda Nicholas Hamilton gibi, celebral palsy ile dünyaya gelen ve Britanya Turing Araçlar Şampiyonası gibi üst seviyede yarışan birine de bakmanız gerekiyor. Onun spordaki bu başarısı, benim Komisyon’daki görüşüme yardımcı oluyor: bu görüş de engelli çocukların Formula 1 izlemesi ve bir yarış sürücüsü olma istekleri, çünkü bu bir gerçek. Umarım Komisyon içerisinde yaptığım iş bunu ortaya koyabilir. An itibariyle engelli çocuklar motor sporlarına bakıp bunun kendileri için imkansız bir şey olduğunu düşünmüyorlar, çünkü insanların gözü önünde rekabet eden çok az engelli insan var. Eğer onların gözü önünde bunu yapamazsak, bu hedefi kendilerine belirlemeyecekler. Bu yüzden Fred Sausset, Nicholas Hamilton, daha düşük profilli olup inanılmaz işler yapan pilotlar gibi sürücülerin daha çok duyulmasını sağlarsak bu mesajı daha hızlı yayabiliriz. Böylece benim Komisyon’daki amacım ve görüşüm gerçekleşir.
Motor sporlarının, Paralimpik Olimpiyat’a benzer bir şeyinin olmadığını, çünkü herkesin eşit bir şekilde mücadele ettiğinden bahsettiniz. Ancak – biraz W Series gibi – daha çok yetenek yaratmak için kendi engelli motor sporları serinizi kurma hedefiniz bulunuyor mu?
Bence W Series gibi şeyler, kadınların spora olan katılımını artırmak için inanılmaz düşünceler ve bunu engelli sürücülere yapmamak için herhangi bir sebep göremiyorum. Benim gerçekten yapmak istediğim şey ise, aynı Motor Sporlarındaki Kadınlar Komisyonu’nun Kızlar Pistte girişiminde yaptığı gibi bir şey yapmak. Bir başka deyişle, genç ve engelli olan sürücülere ulaşarak onların neler yapabileceğini pek çok farklı şehirde onlara göstermek ve bir rekabet ortamı yaratarak sona kalan iki kişi ile Le Mans 24 Saat karting yarışına katılmak. Bunun, motor sporlarının içe dönük doğasına karşı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Çünkü aynı W Series’de olduğu gibi, kadınlar üzerinde ne kadar çok görünürlük yaratırsak, aynı şekilde sporda bulunan engelli sürücüler üzerinde ne kadar çok görünürlük yaratırsak, o kadar çok büyüme yakalayacağız.
Son olarak Nathalie, daha büyük bir çerçeveden baktığımızda, kadınların motor sporlarındaki gelişimi hakkında ne düşünüyorsun? Daha öncesinde konuştuğumuz Kızlar Pistte, Farklı Olma Cesareti ve W Series girişimleri farklılık yaratıyor mu? Bu konudaki gelecek nasıl gözüküyor?
Bence oldukça olumlu. Bana göre W Series, bu değişimde büyük bir etken oldu. Değişim gerektiren her şey, daha küçük jenerasyonda oluyor. Eğer kalıcı şekilde ilerlenmesi gerekiyorsa, değişimin en küçük jenerasyonda yapılması lazım. Genç jenerasyonun, kendileri gibi bunu yapan insanları görmesi lazım. Kızlar Pistte programı gerçekten inanılmaz, küçük yaştaki kız çocuklarının STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) üzerine düşünmesini, mühendislik rollerini, kartingde yarışmalarını onlara düşündürüyor, bu da güzel bir şey, ancak bu platform dışında onları destekleyecek bir şey yoktu. Şu anda televizyona bakın, W Series’e sahibiz – onlar, kendileri gibi tek koltuklu araçlarda yarışan kadınları görüyorlar. Aynı zamanda W Series bu sürücüleri tur zamanı ve sürüş galibiyeti olarak gösteriyor, onlar sadece kadın değiller, onlar çok hızlı olmalarının yanında kadın olan yarış sürücüleri. Bu gerek kadın, gerek engelli, etnik azınlık konusunda, çeşitliliği ne kadar çok desteklerseniz, uzun vadede o kadar başarı elde edersiniz.
tr.motorsport.com