EğitimEngelli HaklarıGündemHaberler

Kaynaştırma Hakkı, Şiddetin Bahaneleri ve Okulun Gerçek Huzuru

Manisa Turgutlu’da Irlamaz mahallemizde bulunan Refik Pınar Ortaokulu’nda okul müdürünün otizmli bir öğrencinin canına kast ederek merdivenlerden fırlattığına ilişkin video görüntüleri hepimizin yüreğini sızlattı. Olayın tüm yönleriyle, bağımsız ve şeffaf biçimde soruşturulması şart.

Ancak en az bu kadar önemli olan, olayın ardından yapılan ve öğrenciyi “okulun huzurunu bozmakla” yaftalayan açıklamaların, hem hukuk hem pedagojik ilke hem de temel insan hakları bakımından nereye oturduğunu konuşmak.

Çünkü bir okulun huzuru; sessizliğin, itaatin ve görünmez kılmanın değil, kapsayıcılığın, güvenliğin ve adaletin adıdır.

Kaynaştırmanın Hukuki Temeli ‘Lütuf’ Değil, Haktır

Türkiye’de kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim, bir tercih ya da idarenin inisiyatifi değil, hukuk düzeninin güvence altına aldığı bir haktır.

Öğrencinin genel eğitim okulunda bulunması bir “tolerans” değil, kanuna dayalı bir haktır. Bu çerçevede okulun görevi, öğrencinin eğitimini erişilebilir ve güvenli kılacak uyarlamaları ve destekleri organize etmektir. Mesela Bireyselleştirilmiş Eğitim Planını, kopyala yapıştır yöntemiyle değil de öğrencinin destek ihtiyacına göre hazırlamak ve uygulamaktır.

‘Okulun Huzuru’ Argümanı: Huzur Mu, Hakkın Askıya Alınması Mı?

Bazı açıklamalarda, öğrencinin davranışları gerekçe gösterilerek “okulun huzurunun bozulduğu” öne sürülüyor. Oysa modern eğitim yaklaşımı şu üç gerçeği hatırlatır:

Davranış bir iletişimdir. Özellikle otizmli öğrencilerde zorlayıcı davranışlar, çoğu kez duyusal aşırı yüklenme, uygun olmayan iletişim beklentileri, yetersiz destek ya da öngörülemez rutinlerin yansımasıdır. Müdahale, bireyselleştirilmiş destekle yapılır. Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı (BEP), İşlevsel Davranış Değerlendirmesi (FBA) ve Pozitif Davranış Desteği (PBS) okulun sorumluluğunda planlanır. Huzur, dışlamayla değil uyarlamayla sağlanır. Kapsayıcı sınıf yönetimi, duyusal düzenlemeler, görsel programlar, sosyal öyküler, molalar, eşlikçi destek, akran aracılığı ve öğretmen eğitimi; “huzur”u kurumsal kapasiteyle temin eder.

“Normal okul” vurgusu ise baştan sorunlu. Kaynaştırma, özel gereksinimli öğrencinin akranlarıyla aynı okul ve sınıfta eğitim görmesini esas alır. “Daha uygun okula nakil” bir “çözüm” değil, son çare olarak, kanıta dayalı değerlendirmeler ve veli onamıyla, öğrencinin yararı öncelenerek tartışılabilecek bir seçenektir. Kaldı ki “uygunluk” öğrenciyi okuldan uzaklaştırmakla değil, okulu öğrenciye yaklaştırmakla sağlanır.

Şiddetin Meşruiyeti Yoktur

Her ne yaşanmış olursa olsun, bir çocuğa fiziksel müdahale, hele ki itme/atmaya varan eylemler; pedagojik olarak kabul edilemez, hukuken de ağır sonuçlar doğurur. Olay elbette bağımsız soruşturmanın konusudur; ancak ilke basittir: Çocuğun üstün yararı, güvenliği ve onuru esastır.

Anayasa md. 42 eğitim hakkını, md. 17 kişi dokunulmazlığı ve maddi-manevi bütünlüğü güvence altına alır.

5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun ve Türkiye’nin taraf olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesi, kapsayıcı eğitimi ve ayrımcılık yasağını öngörür.

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu, çocuğun korunmasını ve destekleyici tedbirleri düzenler.

Bu çerçevede “okulun huzuru” şiddetin bahanesi, ayrımcılığın kılıfı olamaz.

Okul Ne Yapmalıydı? Uygulanabilir Bir Yol Haritası

Sorgulamamız gerekenler ne peki bu olayda? Biraz onu konuşalım.

Okul güncel, ölçülebilir hedefleri olan bir BEP hazırlamış mı? Bu planda işlevsel davranış değerlendirmesi,  tetikleyicilerin belirlenmesi, pozitif davranış destek planı,  ödüllendirme, görsel rutinler, molalar, duyusal ve çevresel uyarlamaları yer almış mı? Personelini eğitmiş mi bir kriz protokolü hazırlamış mı? Aileyle düzenli toplantılar yapmış mı? Rehberlik servisi, RAM, öğretmenler, psikolog koordinasyonu kurmuş mu?

Akran temelli kapsayıcılık için bir çalışma yapmış mı? Akran rehberliği programları, sosyal öyküler, farkındalık çalışmaları hiç aklının ucundan geçmiş mi, otizmli öğrencisini kolundan tutup merdivenden aşağı fırtalatan müdür beyin?

Bunların hiçbiri “lüks” değildir; kaynaştırma eğitiminin asgari gereğidir.

‘Kaynaştırma Olmasın, Özel Sınıf Olsun’ Söylemine Dair

Elbette her çocuğun ihtiyacı farklıdır. Ancak hukuki ve bilimsel çerçeve, kaynaştırmayı “temel” kabul eder; daha kısıtlayıcı ortamlar ancak kanıta dayalı gerekçelerle, ölçülü ve geçici olarak devreye girer.

“Diğer öğrenciler zarar görüyor” iddiası, kanıta dayalı değerlendirmeyi gerektirir; soyut gerekçeyle hak daraltılamaz. “Veli özel sınıfı kabul etmiyor” deniyorsa, sorun iletişim ve güven ilişkisindedir; idari kolaycılıkla hak bertaraf edilemez. “Öğretmen motivasyonu düşüyor” gerekçesi, kurumsal destek ve hizmet içi eğitim eksikliğini işaret eder; çözüm öğrenciyi dışlamak değil, öğretmeni güçlendirmektir.

Soruşturma ve Toplumsal Sorumluluk

İddialar ciddidir. Kamera kayıtları, tanık beyanları, tıbbi raporlar titizlikle incelenerek bağımsız ve hızlı bir soruşturma yapılmalıdır.

Psikososyal destek, güvenli eğitim devamlılığı, ikincil örselenmenin önlenmesi sağlanarak çocuğun psikoloji korunmalıdır.

Okul ve yerel idare, hukuki süreci zedelemeden, kamuoyuna ilkesel ve koruyucu bir dille bilgi vermelidir.

İlgili okulda ve ilçede ve hatta Türkiye genelinde otizm ve kapsayıcı eğitim odaklı hizmet içi eğitimler, denetim ve destek mekanizmaları güçlendirilmelidir.

Son Söz: Huzuru Kimin İçin Kuruyoruz?

Bir okulun gerçek huzuru, en kırılgan öğrencisinin yüzündeki güvendir. Kaynaştırma eğitimi, “idare edilmesi zor bir yük” değil; hepimize daha adil, daha empatik ve daha güçlü bir toplumun anahtarıdır.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e Çağrı

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i bütün bu süreci izlemeye ve yönetmeye davet ediyorum. Yasalar ve yönetmelikler ışığında ne dedik, lütuf değil, hak. Özel eğitim öğrencilerinin eğitim hakkının teslimi için yasaların Türkiye’nin her bir okulunda uygulanmasını, okullardaki idareci ve öğretmenlerin görevlerini yerine getirmesini talep ediyoruz.

Şiddetin meşruiyeti yoktur; ayrımcılığın bahanesi yoktur. Hukuk açık, bilim açık, vicdan açık söylüyor: Kapıları kapatmak değil, yolları açmak zorundayız.

Bugün atacağımız adımlar-soruşturmanın adilliği, okulun kapsayıcılığı, dilimizin özeni yarın bu ülkedeki her çocuğun sınıfa girerken hissettiği güven duygusunu belirleyecek. O güvene hepimizin borcu var.

Sosyal medya hesaplarımız:
İnstagram sosyal medya hesabı için tıklayın
Linkedln sosyal medya hesabı için tıklayın
X sosyal medya hesabı için tıklayın
Facebook sosyal medya hesabı için tıklayın

Haber: Serap Dikmen

Kaynak: YENİGÜN

Yaşadıkça

Engelliler Haber ve Bilgi Sitesi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu