Prof. Dr. Önder Öztürk: 20’li Yaşlardan Sonra Kalp ve Damar Hastalığı Artıyor
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Prof. Dr. Önder Öztürk, pandemi sonrası dijitalleşmenin yaygınlaşması ve Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından 20’li yaşlardan itibaren gençlerde kalp ve damar hastalığının arttığını söyledi. Öztürk, “Günde en az 10 bin adım veya haftada 5 gün 30 dakikalık yürüyüş, kardiyovasküler riskini yüzde 50 azaltabilir” dedi.
Türkiye’de 11 Mart 2020’de ilk koronavirüs vakasının görülmesiyle 2 yıllık pandemi sürecinin ardından kalp ve damar hastalıklarında yaşanan artış, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından da devam etti.
Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Prof. Dr. Önder Öztürk, pandemi sürecinde insanların sedanter (fiziksel aktivitenin hiç olmadığı ya da düzensiz olduğu) yaşam ve dijitalleşmeyle, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından da özellikle depremin etkilediği bölgelerde stres nedeniyle çarpıntı gibi kalp ve damar rahatsızlıkları vakalarının 20’li yaşlardan sonra arttığını söyledi.
“Ciddi Düzeyde Artış Oldu”
Öztürk, pandemi ve depremler nedeniyle kalp rahatsızlıklarındaki artışa işaret ederek, “Kalp ve damar hastalıklarından dolayı dünyada yılda 18 milyon insan, ülkemizde ise yaklaşık 160 bine yakın insan hayatını kaybediyor. Özellikle Covid-19 pandemisi sonrası insanların sedanter yaşam ve dijitalleşmeden dolayı obezite, diyabet, tansiyon ve kalp damar hastalıklarında çok ciddi düzeyde artış oldu. Özellikle gençlerde de dijitalleşme Covid nedeniyle hızlı olduğu için, gençler daha çok bilgisayar başında, aynı zamanda fast food (hazır yemek) tarzı yemeklerle beslenmeleri ve uykusuzluklar nedeniyle, risk faktörleri artıyor. İlerleyen dönemlerde, yani 20’li yaşlardan sonra, genç hastalarda kalp ve damar hastalığı sıklığı giderek artmaktadır. Bunun nedenleri ise düzensiz yaşam, obezite, uykusuzluktur. Covid-19, 100 yıllık bir dijitalleşme evresini hızlandırdı. Artık birçok sektör masa başında işlerini yapabiliyor. Dijitalleşmenin yaygınlaşması çok iyi bir şeydir fakat dezavantajı ise insanlar sedanter yaşama alıştı. Bu özellikle genç kesimde ciddi bir sıkıntı oluşturdu. Covid-19’dan sonra kalp ritim bozukluğu ve çarpıntılarda yükseliş oldu. Ülkemizde ciddi bir deprem felaketi yaşadık. Felaketten sonra da birçok hastada çarpıntı sıkıntıları oluştu. Bunların bir kısmında çok ciddi bir düzeyde sıkıntılar da yarattı” dedi.
“Sosyal Destek de Önemli”
Yürüyüş yapmanın kalp rahatsızlıklarını yüzde 50 azaltabildiğini belirten Öztürk, “Kalp ve damar hastalıklarında, en önemli faktörlerin büyük bir kısmı düzeltildiğinde yüzde 80 önlenebiliyor. Fast food tarzı ve dondurulmuş gıdalar yerine taze besin ve meyvelerle beslenme daha önemlidir. Günde en az 10 bin adım yapılabilirse veya haftada 5 gün 30 dakikalık yürüyüş bile kardiyovasküler riski yüzde 50 azaltabiliyor. Tütün ürünleri, alkol ve benzeri içeceklerden uzak durmak gereklidir. Sosyal destek de önemlidir. Hem aile içi hem de çevreyle ilgili iletişim de çok önemlidir. Sosyal destekten yoksun olan insanlar daha çok kardiyovasküler risklere daha yatkın oluyorlar. Özellikle dijitalleşmeden dolayı insanlar daha çok içe kapanıyor. Bu hastalarda da sosyal destek az olduğu için stres artışı yaşanıyor. Bununla birlikte kalp damar hastalıklarında da ciddi bir artış yaşanmış oluyor. Covid-19 pandemisinden sonra insanlar eve kapandığı için egzersiz ve dengesiz beslenmeden dolayı obezitede, hem ülkemizde hem de dünyada çok ciddi düzeyde artış var. Bunlara bağlı olarak kalp ve damar hastalıklarında ciddi düzeyde artış oluştu. Yakın mesafelerde arabayla gitmek yerine yürümek gerekiyor. Asansörle çıkıp inmek yerine merdivenleri kullanmak daha mantıklı olur. Sofra tuzu özellikle karbonhidratlı besinlerden, katı ve doymuş yağlardan uzak durulması gerekiyor. Dijitalleşmenin getirdiği en önemli faktör ise strestir, uzak durmak gerekiyor. Stres arttıkça kalp ve damar hastalığı risklerinde ciddi düzeyde artış görülmektedir” diye konuştu.
DHA