
Türkiye MS Hastalığının Tedavisinde İyi Bir Noktada
Dünyada Multipl Skleroz (MS) hastalığına yönelik çalışmalarıyla öne çıkan uzmanlar, yeni tedavi yöntemleriyle artık bu hastalığa eskisi kadar olumsuz bakmadıklarını, Türkiye’nin hem hekim kalitesi hem ilaç imkanı açısından iyi bir noktada olduğunu belirtti.
22-24 Ekim’de düzenlenen “10. İstanbul MS Days” kongresinin başkanlığını yapan Prof. Dr. Aksel Siva, bu uluslararası toplantıda MS’e ilişkin tanı ve tedavilerin geleceğini şekillendirecek en güncel bilimsel gelişmelerin tartışıldığını söyledi.
MS hastalığında son 20-25 yılda tedavi seçeneklerinin arttığını ve çok fazla ilerleme kaydedildiğini belirten Siva, “MS’li kişiler artık bunun kontrol edilebilir bir hastalık olduğunu biliyorlar. Tabii ki istisnalar olabilir ama 25 yıl öncesine göre bugün çok daha umutla baktığımız bir hastalık” diye konuştu.
Siva, “Teknolojinin gelişmesi, çalışmaların gelişmesine büyük katkıda bulunmuş durumda. Yapay zeka da buna giderek katkı sağlıyor. Sonuçların daha çabuk değerlendirilmesi konusunda inanılmaz katkılar sağlıyor. Yapay zeka tanıya daha çabuk varılmasını sağlıyor. Bugün görüntüleme yöntemleri, hepimizin MR olarak bildiği inceleme yöntemi, yapay zeka ile çok daha iyi ve ayrıntılı değerlendirilebiliyor. Muayenelerde yapay zeka bize ek destekler sağlıyor” dedi.
MS’in kişiye özel bir hastalık olduğunu dile getiren Siva, “MS’li kişiyle birebir ilgilenmek önemli. Özellikle ‘hasta’ sözünü kullanmamaya dikkat ediyorum çünkü MS artık bir yaşam şekli olabiliyor. Artık eskisi kadar olumsuz bakmıyoruz bu hastalığa. Dolayısıyla kişiler kendilerini çevrelerine bakarak ya da internete girerek yorumlamasınlar. MS kişiye özel bir seyir gösterecektir. Yeter ki biz hekim olarak bunu daha iyi anlayalım, ona göre müdahale edelim, doğru tedavi seçelim ve doğru izleyebilelim” ifadelerini kullandı.
Kadınlarda daha çok görülüyor
ABD Mayo Clinic Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Burcu Zeydan ise MS hastalığında cinsiyet farklılığının görüldüğüne dikkati çekerek, “Kadınlarda daha sık görülen bir hastalık MS. Her 4 MS hastasının 3’ü kadın. Özellikle 20 ila 40 yaş arasındaki kadınları etkiliyor. Bu açıdan çok önemli. Cinsiyet hormonları ve kromozomları ve çevresel faktörler bir arada etkiliyor hastalığı” değerlendirmesinde bulundu.
Kadınlarda MS hastalığının başladığı dönemlerin, kadınların doğurgan olduğu dönemle aynı olduğuna işaret eden Zeydan, “Hastalar bize başvurduğunda gebelikle ilgili çok sayıda soru soruyorlar. En önemli soru, ‘Hastalık gebelik kararını etkiler mi?’ ya da ‘Gebelik düşüncesi ertelenmeli mi?’ oluyor. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki aslında düzgün bir tedavi ile hastalığın stabilizasyonu ile gebelik için herhangi bir engel yok” şeklinde konuştu.
Hamilelerde hastalık nedeniyle oluşan atakların azaldığına vurgu yapan Zeydan, şöyle devam etti:
“Aslında gebelik hastalığı hem kısa dönemde hem de uzun dönemde kötü etkilemiyor. Bizim de yakın zamanda yaptığımız bir çalışma var. Sadece kısa dönemde değil uzun dönemde de aslında hastalar gebe kalmışlarsa, çocuk sahibi olmuşlarsa hastalığın seyri daha iyi gidiyor gibi gözüküyor. Hem engellilik düzeyi hem hastalığın kötüleşmesi açısından bir gecikme görüyoruz. Gebelik sırasında enteresan bir şekilde ataklarda azalma görülüyor.”
Prof. Dr. Zeydan, doğumdan sonra ilk üç ayda ataklarda artış görülebildiğini, bunun sebebinin de hormon düzeylerinin doğumdan sonra dramatik bir şekilde aşağıya düşmesinden kaynaklı olduğunu belirtti.
Teşhis ve tedavide önemli noktalar
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye MS Derneği Başkanı Doç. Dr. Melih Tütüncü ise MS’in bağışıklık sisteminin yanlış çalışması sonucunda beyin, omurilik veya göz siniri gibi vücudun kendi kendine saldırması sonucu oluşan bir kronik hastalık olduğunu söyledi.
Tütüncü, MS’in beyindeki bütün hücreleri etkileyebildiğini ifade ederek, “Bu hastalık genellikle ataklarla gidiyor, belli bir yaştan sonra bazı hastalarda ilerleyici tipe dönebiliyor. Bu yüzden tedavi edilmesi ve yakın takip edilmesi gereken bir hastalık. Herkeste farklı bulgularla kendini gösteriyor ama en çok başlama şekli, görme bozukluğu veya ellerde ayaklarda uyuşmayla başlayabiliyor. Yalnız bu herkeste olan 3-5 dakikalık uyuşma değil, daha uzun süreli, günlerce, haftalarca süren bir uyuşma olması lazım, belli bölgelerde olması lazım. Bunun yanında görmede, göz hareketlerinde ağrı, bulanık görme, çift görme, dengesizlik, baş dönmesi artı bir ekstremitede, yani bir kol bacakta güçsüzlük, yürürken sağa, sola çekme anlık değil, uzun süreli olması gerekiyor. Hastanın, kendisinde böyle bir anormal durum olduğunda doktora gitmesi lazım. Gideceği doktorun da nörolog olması lazım” dedi.
MS hastalarını tedavi ederken amaçlarının atakları durdurmak ve hastanın ilerleyici döneme geçmesini engellemek olduğunu vurgulayan Tütüncü, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Günümüzdeki tedavilerle oranı çok daha düşürmüş durumdayız ve hastalar bu tedavilerden fayda görüyorlar. Herkes felç kalacak diye bir kural yok. Bazen iyiye giden MS’ler de olabiliyor. Artık tedavilerle bu oranları biz çok daha düşürdük. Dolayısıyla burada geç kalınmadan, hemen kuvvetli tedaviye başlamak lazım. Türkiye’de hekimler bu konuda çok bilinçliler. Hemen hemen Türkiye’nin her ilinde MS’le ilgilenen uzman hekimimiz bulunmakta. Avrupa standartlarında tanıyı koymada bilgiye, donanıma sahipler. Tedavi açısından Türkiye şanslı. Hem hekim açısından hem ilaç açısından Türkiye iyi bir noktada.”
AA



